tuvalde gezinen fırçada
çeyizlere işlenen nakıştasın
bazen bir gülüş bakışta
alna kondurulan öpüştesin
pervanenin ışığa koşmasında
saygı duyarım üretene
evimize kömür
evrene ışık
tenceremize aş azık
tarladan başlayıp
soframıza ekmeğimizi getirene
üçbuçuk yaşındaymışım
anamı yitirdiğimde
çok yakında doğacak kardeşimi
beraberinde götürdüğünde
tabutun başında oturup
sen zengin ben yoksul
aynı ülkenin insanı
zenginliği paylaşmazsın
hiç olmazsa paylaş yazı kışı
sen kaşanede otur ben gecekonduda
karanfil kokulu
kuşkonmaz gibi narinsin
safsın gül goncası kadar
yaşamla doğayı kendini
bilirim
insanları da seversin
düşler sokağında üşüyen giz
uyur uyanık büyüyen karanlık
yükseklerden gülerek bakan hüzün
gülen gözlerle ağlayan siz
rüyaları süsleyen kapıdaki deniz
dalında büyüyen gonca
nisanda yağan yağmurda
benimle mutluluğa koşup
ölünceye dek yaşar mısın
sararıp düşen yaprak
yıldızlardan gelen sesi dinlerim
dokunurum parmağımla gerçeğe
yüklerim bakışlarıma sevgiyi
söylerim içimdekileri
esen rüzgârdır sevgilinin gülüşü
ona yakıt diye bakılır
kürek kürek
sobaya kazana atılır
kimse düşünmez
karşılığında can satılır.
sanatı edebiyatı
aşkı sevgiyi
doğayı çevreyi
ve insanı
unutmuş kişi
para kazanmaktan başka
Şiir, kişinin iç dünyasındaki coşkunun, aşkın sevdanın ve tüm güzelliklerin sözle dışa yansımasıdır.Okuyana az sözle çok vermektir.daha başka bir deyişle, sözün yoğunlaşmasıdır diye düşünüyorum.
Bence şiir kısa ve öz olmalı ve fazlaca imge kullanmamalı diye düşünüyorum. Ben buna özen gösteririm.Pek çok şairin, şiirlerinde fazla imgeye boğlduklarını görüyor ve bunları okumuyorum. Okusam da şairin ne söylediğini anlayamıyorum.