Su birikintisine
Düşen damlanın
Yarattığı kafiyeyi düşün
Bir martının
Farkında olmadan poz verirken dizelerine
Gökyüzüne astığı kanatlarını
An olur
Bir soluk için yalvarırsın
Acını bile özlersin heyecansızlığında
Damarlarında kan
Ve bedeninde ruh dolaşmaz olur sanki
Titrek bir ışık altında
Dostluk:
Paylaşmaktır
Paylaşılan ne olursa olsun
Paylaşılan bir zindanın parmaklıkları da olsa kimi zaman
Kimi zaman kanayan bir yarayı
Şairlerin mabedidir gece yarısı
İniltiler yükselir unutulmuş sokaklardan
Herkesin her şeyi unutmak istediği
Ancak içine attığı vakittir.
Herkesin ‘ancak’la başlayan
Herşeye karşın bir şehri sevebilir insan
O şehre bağlayan hiçbir şey olmasa da
Hatta o şehirde hiçbir olmasa da
Bir şehri sevebilir insan
//
Sen Anadolum
Küçücük bir sarsıntıyla
Yıkıldı bir anda ellerimizin emeği
Kurudu alın teri
Ve biz kendi ördüğümüz duvarların altında kaldık...
Her gün sulanıp ta bir sadece bir gün unutulunca kuruyan gül gibi
Sakla o kusursuz yüreği
Kırmayan ama kırılan
Vurmayan ama vurulan
Sevilmesede sevdiği için en ufak bir pişmanlık duymayan
Ve ne kadar aydınlık olursa olsun
Dar geliyor artık bu şehir bana
Dar geliyor insanları
Dar geliyor yürekleri
Burada evlerin ışıkları
Vurmuyor deniz kıyısına
Sevince,
Çok düşünüp
Az konuşur ya insan...
Sana susuyorum bu günlerde
Ağzım dilim kuruyor...
Şairin mesaisidir sevmek.
Aşk biterse emekli olur hayattan.
Nasıl zordur savaşmak
Ruhunu hapseden o büyük boşlukla,
Damıtıp yüreğinde tatlandırmak acılarını.
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle