.......Bu gün sadece kendin birşey yap. Hayatın erken büyüttüğü her çocuktan birer kağıt mendil al mesela. Bir yavru kedinin başını okşa ürkütmeden.
.......Kendi vicdanınla hesaplaşmak için değil ya da günahlarını azaltmak için Tanrı’nın huzurunda. Yüreğinin saklısındaki insanı hatırlayabilmek için yeniden.
.......Zaman ve mekan gözetmeksizin herkesin içinde bağıra çağıra söyle sevdanı uykusuz gecelerinin hesabını sorarcasına...
Karanlık bir gece yolculuğundasın
Fikrin isyanda gezer
Düşünce;
Yırtıp beyninin duvarlarını
Yükselecek sanki göğe birazdan
Bu sıcaklarda
Hüzünlenmek bile zor be güzelim
Yemek, içmek, düşünmek
Yaşamak yalnızlığı zor be güzelim
İsyan kokar bu havalar
Eriyen kaldırımlarında şehrimin
.......Ben bir kere aşık oldum sadece. Küçücük bir gülümsemeyle başladı her şey. Oysa hiç kimseden hiçbir şey istememiştim ben.
.......Daha önce de kalbimin hızla çarptığı zamanlar olmuştu hayatımda. Ama hiçbir zaman böyle sıkışmamıştı göğsüm, böylesine ağrımamıştı sol yanım ve böylesine güzel gelmemişti daha önce dinlediğim hiçbir şarkı.
.......Ben bir kere aşık oldum sadece. Gelip geçici hüzünlerdi diğerleri sadece o çok sevdiğim şiirdeki “ters yönlerde ilerleyip bir süre sonra gözden kaybolan trenler” gibi yada Edip Cansever’in dizelerindeki caz müziği gibi gelip geçici hüzünlerdi yıllar sonra adlarını bile hatırlayamadığım.
.......Ben bir kere aşık oldum sadece. Beş yaşında bir çocuğun etrafına sürekli gülücükler saçan bakışlarıydı tutulduğum, “Üniversiteli bir kız rüyasıydı” sen benim hiçbir şeyimsin diyerek kendime bile yalanlar söylediğim.
.......Hiç bir şeyim eksik değil sanıyordum atabilmek için yüreğimi aşk denen kuyunun bilinmeyen karaltısına. Sevgiliye söylenebilecek en güzel sözler ezberimdeydi hala ve kendimden bile vazgeçebilme kabiliyetiyle hazırdı gönlüm damdan düşer gibi ayaklarımın dibine yuvarlanan aşka.
.......Oysa ne kadar yanıldığımı zaman gösterdi bana. Sabahlara kadar konuşabilecekken ve anlatabilecekken bildiğim her şeyi sevgiye dair, susmak düştü yine payıma. Çünkü dünyanın en zor şeyiydi bir sevgiyi söyleyebilmek şayet gerçekten seviyorsanız. Kaybedeceklerini göze alamamak ve inadına her gün biraz daha kaybetmektir artık yaşanılan.
Bana ölümü anlat anne
Daha çok küçüğüm
Beceremem ki ölmeyi
Daha sekiz yaşında bir kız çocuğuyum ben
Bilmiyorum ölümü
Hayatı bilmediğim gibi henüz
Ne olurdu
Bir kaç dize eksik kalsaydı şiirimde
Ve sadece kavuşmayı
Anlatabilseydi yazılmış bütün öyküler.
Daha az acıtsaydı canımı hayat
Çoğumuz bıraktı
O yasak düşlerini
Rengarenk bir akşamın yalancı dünyasına
Çoğumuz
Yalancı bir yeşille
Ölmemek bu olsa gerek
Hiç tanımadığın çocukların duvarlarından
Onlara gülümsemek
Her hıdırellez
Bir gül fidanının diliyle
Yeşertmek baharı yeniden…
Hep kaçtım
Bir tek kendimden kurtulamadım
En çok kendimi kanattım
Her insan yangınını içinde taşırdı
Ve hiçbir kente ait değildi hiçbir acı
Çok geç anladım
Aynı uçurumun kıyısında iki hayattık
Aramızda demirden perdeler
İsimler koyuyorduk yaşanmamış günlerimize
Aynı yerinden kırılan
İki taze dal gibiydi kalbimiz
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle