Kalemime mürekkep yerine
kan damlıyor ince ince.
seni seninle yazmak şerefine erişen parmaklarım
başkaca tutuyor kalemi,başkaca yazıyor sözleri.
Sen!
adı sonbahar oldu gidişinin
kapıyı çarpışınla ahenkli birkaç yaprak düştü
sonra;
hatrı kalmasın diye
gökyüzünden armağan bir şimşek düştü
.Şimdi sensizliğin
sessiz sedasız feryadıdır
bu suskunluğum.
isyan edemeyişimin acizliğidir
.kal diyememenin keşkesidir
Önce rüzgara uçurtmamı teslim ettim
Bulutlar deldi
Saçlarımı teslim ettim
Hiçbiri düzgün değildi
Sonra gözlerimi teslim ettim
Hiçbir şey tozpembe değildi
af dilemek neye yarar
kendimi affetmeyi beceremedikten sonra
başkalarının seni affetmesi neye yarar
bu şehir böyle soğuk
böyle kuytu
böyle düzenbaz iken
Mutluysam hava güneşli
Sıkıntılıysam parçalı bulutlu
Ağlıyorsam yağmurlu
Gülüyorsam aydınlık
Uyuyorsam ay çıkar
Uyanıksam ay batar
beyaz olsun istedim yazılacak neyim varsa
malum dünya bir hayli kara
her fırçaya bulaşmış çıkmıyor da
söz kara,gün kara,gece evvelden kara
ak pak çocuklardık oysa yolculuğun başında
emekledik,yürüdük,koştuk,düştük
bütün gidilmişliklere itafendir dilimdeki anlamsız ıslık
bir gidilmişliktir masalıdır yaşamımızın önsözüne dizilen
herkes gider bir gün bir yerlerden
kiminin hayatından,hayalinden,gönlünden....
ağır bir seromonidir düzenlenen törenler
anlamsız ve iç sıkıcı...
kalk yalvarıyorum kalk.
yakışmıyor böyle karanlık bir mabette matem tutmak
kalk güneş var dünyanın dört bir yanında
hiçbir tarafı karanlık kalmayacak kalk
yüreğim eski saflığına kavuşacak söz
bir daha hiçbir kire bulanmayacak kalk
gitti yani öyle mi?
sormadan etmeden..
bir hoşçakal demeden...
güneş doğsun,
kuşlar ötmeye başlasın demeden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!