Gülmenin haram olduğu topraklardayız
Yine, her şeye rağmen, harama karşıyız
Nazım, Sabahattin, Deniz, Yılmaz, Kaya
Kan emiciler sevmez ama halkı sever
Eyiler! ‘’Halkınızı öpmeyin uykuda’’
Uyanık bir halkı hangi vampir ister
Düşündü günlerce gecelerce
İbrahim’e borçluydu oğlunu
Belki komedi belki bilmece
Gökten inmiş, beyaz koyunu.
Çok uzun yıllar geçmiş aradan
Bütün fosiller milyonlarca yıl değişmediğini haykırıyor da insanlar niye değişsin? İnsanlar da deniz altılar gibi, bu dünyada bacası, öbür dünyada gövdesi hiç değişmeyecek…
81. İzmir Enternasyonel Fuarı’nda, kafaları coplara alışan öğrenciler, fuarda cop göremeyince alışkanlıkla kafalarını duvardan duvara çarpıyordu…
Yer fuarda geniş bir yer kaplayan EVRİM SİZLİK sergisi…
İnsan fosilleri ve üzerindeki tarihleri görürde nasıl fıttırmaz?
Biraz aklı olan onları görünce sergiyi açanlara acır. Ama genç öğrenciler şaşırmış.
Fosillerin üzerindeki tarihler; 65 bin yıllık, 130 bin yıllık, 80 bin yıllık, 186 bin yıllık vs… vs…
Biz onları en zayıf yerinden vuruyoruz, kim demiş bize işbirlikçi diye? ‘’Çivi çivi ile sökülür! ’’ diyenler şimdi kendi sözlerinin anlamını çözemeyenler. Biz bir servetiz, pardon devletiz. Öyle ulu orta her şeyi her yerde söyleyemeyiz. Yerine göre devlet, yerine göre halvet olmak zorundayız.
Ne demiştik! Çivi çiviyi söker demiştik. Bu kuralı iyi bilen ve iyi uygulayan biri çıkar yumurtadan. Yani sandıklarımız yumurta kadar kusursuzdur… Ama muhalefet yumurtaya bile kusur bulur. Onların muhalefet anlayışı işte budur.
Yumurta, yumurta olarak her şey değildir. Yumurtanın da içini doldurmak lazım. Yumurta içini doldurmadan bir çocuğu doyurabilir. Ama içi doldurulmuş bir yumurta bir orduyu besler.
Ordu imamın ordusu mu Kemal’in ordusu mudur. Buna kafayı takmayın. Bu önemli değildir. Ordu ordudur…
İşte biz o yumurtayı doldurabilenler olarak buradayız. Yumurtayı iyi doldurmak, kuluçkaya yatacak tavuğu iyi bir damızlık horoza çekmekle mümkündür. Bu milletin başına gelenler hep Küçük Amerika olmak için çırpındılar, onlar zaten aynı tavuktan aynı yumurtadandı. Okulları orada okudular, onların vatandaşıydılar ama yine de bunu tam olarak başaramadılar…
Biz doğudan geldik, doğrudan geldik. Bir avantajımız varsa bizi küçümsediler, ciddiye almadılar. Biz bu avantajı iyi değerlendirdik. Çıraklık ve kalfalık dönemimizde atılan adımları siz değerli vatandaşlarım takdirle karşıladınız ve bizi tekrar görevlendirdiniz. Şimdi ustalık dönemimiz.
Marifetli reklamları yapan kiralık efendi
Sigaranın cazibesi, zehrinden daha önemli…
Gösterişe kurban edilmişiz hayatımız boyunca…
Önem vermiyoruz alt yapıya, okumaya ve araştırmaya
Spor aletleriyle aldığımız mesafeyi anlatıp onunla övünmeyi
Radrasyon gözle görülmez, marifet biliriz bize bir şey olmaz demeyi.
Düşün gurubundaki, Kemalizm tartışmalarına yazdığım yazım.
Geç kaldım! Geç kaldım ama, gene de turu tamamlamak için devam edeceğim. Sizler heyecanla tartışırken, beni umutsuz bir vak’a gören biri, bütün marifetin bu elektronik beyinde olduğunu bilen biri, bu meretin nefesini kesti… İnat değil mi bu, ben kaldığım yerden devam edeceğim. Aletin nefesini kesen de şunu unutmasın, çocuklar kendisini ispat etmek için her şeyi yapar. Bende yaşlandıkça çocuklaşıyorum. Kendimi ispatlamak için galiba… inatla sürdürüyorum turu tamamlamayı…
Benim devre dışı kalışımdan sonra konu Kemalizm’e gelmiş… Bu konular tartışmakla bitmez biliyorum, ama tartışacağız, hayat bu süreç içinde yanlışları ayıklayacak, doğrular kalacak, her şey doğal akışı içinde devam edecek. Onun için, geçmişe ve doğal olaylarla
karşılaştırma yaparak görüşlerimi aktarmaya çalışacağım.
Suyun kaynama noktası yüz derecedir. Bunu suyun kaynama noktası olarak telaffuz etmemiz gayet doğal. Ama bu demek değildir ki, su yüz dereceye aniden gelmez, yüz dereceden önceki, bir dereceden 99 dereceye kadar olan harareti inkar etmek, fiziği bilmemek demektir.
Davadan döneni VURUN! Seçim bu kararın uygulama alanı…
Bu dava başkanlık davası… Başkan olmak için 7 Haziran seçimleri yapıldı. Ama biri çıktı ‘’Seni başkan yaptırmayacağız! ’’ dedi. Başkanlık davası, bir kişinin hırsı olarak değil de, bir ülkenin kazanımı olarak lanse edildi… Havuz medyası da ‘’Bir tarafta para, bir tarafta kafaya dayanmış bir işsizlik silahı’’ iki ateş arasında, o davaya koşar adım girdi. Hizmette kusur etmiyor. Parayı fazlasıyla hak ediyor. 40 sayfalık gazeteler başka türlü nasıl 25 kuruşa basılsın? Bu davaya inanmayanlar da çıktı. Hem de çok kararlı…
Dava başarıya ulaşmadı. ‘’Ülke hayrına’’ bilenen davaya dönen ve bu partiye bağlı olanlar şimdi ‘’Davadan döndükleri’’ iddiasıyla cezalandırılıyorlar. Davadan dönenleri vuruyorlar. KİMİN DAVASI?
Emaneti ayakkabı kutularında götürenlerin… İktidar olur olmaz deryada ‘gemiciklere’e sahip olup filo kuranların… Gıda sektörünü tekeline alıp, dar gelirlilere zorunlu tüketim maddelerini ücretlerinin çok üstünde satarak kar sağlayanların. Çocuklarına 52.000TL maaşla danışmanlık makamı ikram ederken, öğretmenlerin atamalarını yapmayanların. Kuran kurslarına katrilyonlar ayırıp, okul açmayanların…
İnşaat sektörünü ellerine geçirip, kentsel dönüşüm adı altında soygun yapanların… Enerji sektöründen vurgunlarla seçim masraflarını çıkaranların... Sınavlarda soru çalanların,
Ülkenin kaynaklarını uluslar arası şirketlere sunanların… Ardından milliyetçilik dersi verenlerin… Dereleri, ormanları kurutarak milleti sel felaketlerine mahkum edenlerin… Mutsuzlukta dünya sıralamasında üçüncü sırayı kaparak isim yapmamızı sağlayanların. Bizlere mutsuzlukta, sansürde, mahkum sayısında, yoksullukta, kadın haklarına saldırıda, çocuk emeği sömürüsünde dünya ülkeleri arasında ilk sıraları paylaştıranların.
Yaptığımız işler bir nebze olsun, sözlerimize uysun. Günde kaç defa ‘’Tatlı yiyip tatlı konuşalım! ’’ diyoruz… Hiç düşündünüz mü en tatlı şey nedir?
1. Haram
2. Yalan,
3. Uyku…
İstediğimiz mutluluk değil mi? Bizi yetkililer uyutarak yeteri kadar mutlu ediyorlar.
Ya biz!
Dünyanın ortasında ‘’Ali kıran baş kesen’’ taşeronlar
Kasaları götürdükleri gibi kafaları da götürüyorlar
Kasalar ve kafalar dolu olsun yeter ki
Sakın kafanızı doldurmayın
Boş kafaya dokunmuyorlar
Bu yılın barış ödülünü, en çok kafa götüren aldı
Erdoğan’a sen de bir oy at
Besle İŞİD’in sütannesini
Kanınla besle ve rahatlat
Bir gün nasıl olsa öleceksin
Bir an önce git de
Bu dünyayı Tanrı’ya anlat…
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.