İstediğin kadar es deli deli ey rüzgâr
Artık kırılacak tek dal bile yok bende
İstediğin kadar tarumar et bahçemi
Artık koklayacak tek gül bile yok bahçemde.
Gülüşün kafiyeli şiir gibi
Gözlerim gözlerine esir gibi
Kaşların,saçların,gözlerin,ruhun…
Oku oku yaz, bitmez nesir gibi..
Haydi gel bana şöyle bahar gibi
Eskisi kadar aydınlatmıyor bak, güneş,
Kayaların dibi yosun tutmuş,
Göğe bakar olmuş ana, bacı, kardeş…
Analar çocuklarını emzirmeden uyutmuş…
Bulutların ötesinde kalmış gözlerin,
Karşı meydanda pazar kurulurmuş,
Dağların zirvelerine kar yağarmış,
Martta üşüyen, kazma kürek yakarmış,
Rüzgâr eser,yağmur yağarmış,
Arap kızı camdan bakarmış
Rebü-l-evvel ayının on ikinci gecesi
Geldi nebiler manzumesinin son hecesi.
Nurlar ile doldu yedi kat gökler ve zemin
Koydular adını yetimin Muhammed Emin.
Aktı o gün rahmet pınarından âb-ı hayat
Ne teknolojik gelişmeler,ne ışık hızı
Ne de değişik renkler:Yeşil,sarı,kırmızı…
Takmış kafsını siyah-beyaza; zira
Düşüncesi kutup yıldızı.
Sevgilinin doksan dokuz güzel adı vardır,
Bunların ayrı ayrı kokusu ve tadı vardır
İçine alır doksan dokuzu lafzatullah
Yoktur bunların içerisinde”tengri” billah.
Göğün denizinde yüzerken gri bulutlar,
Yeşeriyordu zihnimizde yeni umutlar.
Açmışlardı ağızlarını göğe kuşlar,
Dua ediyordu Allah’a dağlar taşlar
Bu sabah yine sıcak bir güne uyandım,
Bütün köprüleri attık tek tek acımadan
Dokunmuyor parmak uçlarımız birbirine.
Kalabalıklar içinde yalnız kaldı insan
Elle değil,arabayla gidiyor kabrine.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!