Somurtan azınlığın sözcüsünden emir var
Silahlar sustu diye, tebessüm etmek yasak!
İtiraz eden için kurulmuş binlerce dâr
Terörist pustu diye, tebessüm etmek yasak!
Kefenle dolaşanı korkutmaz ki mezarı
Bir acâip memlekettir Vatanım
Bireyine "Hakk'ı bilen kul" derler.
"Fedâ olsun Alsancağa bu canım,
Mal dediğin, geçmez akçe, pul" derler.
Benzese de her bir ferdi zekiye
Dosttan gelen Şerbet-i Gül; döküp gitmek yoktur bizde.
Sohbet bize "ikrâm" "ödül"; çıkıp gitmek yoktur bizde.
"Gel" edene olduk konuk, ne din sorduk, ne de uyruk
El uzatan dosta yumruk, sıkıp gitmek yoktur bizde.
İnsanoğlu çiğ süt emmiş; kibir ile gezer gider
Şefkat yönü örselenmiş; karıncayı ezer gider
Üryan gelir bu aleme, kafa tutar elaleme
Sanki dersin bir allame; kuralları bozar gider
Sır değil şifresi gönül köşkünün
Tebessüm hazırdır bir selam versen.
Anlamı kalmazdı dünya aşkının
Baktığın her yerde "O" mührü görsen.
Gözün gördüğüne aklın şaşardı
Âşinadır her evlat eşsiz sevgi sesine
Dil, yavru/M dediğinde, M anlama renk katar.
Hayatın zorlu çarkı dönerken tam tersine
Şefkatli kollarıyla daha düşmeden tutar.
Takvim çanak tutsa da sebebe, bahaneye
Üzdük birbirimizi diyerek "şucu-bucu"
Ayan beyan ortada acıklı ahvalimiz
Benliğimizden geçtik söz verdik ettik rücu
Şimdi yürek dağlıyor hal-i pür-melalimiz
Oysa "büyük devlettik"; "asil milletiz" güya
İlm-i hâl'i ehline ver, sanma bir gün solar gider...
Âlim insan güle benzer; kokusunu salar gider...
Varsın olsun kadir bilmez, dik fideni zayi olmaz!
Deme "goncam dalda kalmaz, hoyrat eller yolar gider."
Sırlar vardır şu âlemde
Kader, kaza bir kalemde
Bir "ol!" ile olur hem de
Sinde sırlar saklayan kim?
Allı - morlu, sarı, beyaz
Şafak sökmüş gün doğarken karanlığı yırtarak
Yüreğime kor bıraktın, şimdi gönlüm tarûmar
Gittin ardına bakmadan dünyamı karartarak
Parçalandı sol yanıma sevgi taşıyan damar
O sımsıcak yürek sensiz keder derip donuyor




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!