demek gidiyorsun
hadi git bakalım
sende terk et bu şehri
var git sende meçhullere
ama bu sessizlik
ürkütüyor korkutuyor beni
hiç yorulmak bilmeyen dedem
vefat etti bayramın üçüncü günü
çok severdi hayvanları
kendi eliyle ekip biçtiği tarlaları
ve bu yıl yetim hasat
ineklerin koyunların gözleri mahzun
Dünyada hangi şehir var ki
Çanakkale'nin sînesi kadar yaralı
Çanakkale'nin sînesi kadar şecî
Nasıl bir sînen varmış on beşlim
Gül fidanım
kapattım kahverengi iki cihanı
çektim bir hışımla acem perdesini
muhtelif münferit dertlerim var benim
kime ne ki bundan
kime ne ki
kahveye süt değdi
kışın ortasındayız
odun yok
kömür yok
üşüyor mâvi kadınım
ve ben
utana sıkıla
hava soğuktu
tarih aralık bir
hiç unutmam sene iki bin bir
kırmızı atkısı boynunda
ve bana cilve yapıyor
durmadan yanımda
Denize tâze çıtır çıtır sıcacık
on ekmek attım deniz şenlendi
düşündüm birden yüz ekmek attığımı
tekrar düşündüm
bin ekmek attığımı
bugünlük son paramdı
usandım her defasında
her şey yoluna girer demekten
girmiyor
bu yol hangi yol ki
kimse bilmiyor
bırak ellerimi bırak
cezâ evinde görüş var
kimsesizim boynum bükük
herkeste tarifsiz
için için kaynayan
derin bir sevinç var
ve görüş biter çalar düdük
eriyor karları yüreğimin
damlalar toprağa kavuşuyor
yırtılıyor kefeni
cesâmetli
dağların
kayaların



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!