o gün geldiğinde korku dağları ile beslenen
kötü yaradılışlı rûhlar bir bir asi asi ölürken
musa'nın firavun fâresi gibi
verirken son nefeslerini
inim inim inlerken
kızıl ölümle
sevdan yüreğimde
inanmazsan inanma
nasıl olur diyor
bu kadar kısa zamanda
beni sevmen için söylesene
kaç yıl senden mahrum beklemeli
bir midyeye o kadar çok
benziyorsun ki
iki kabuğunun arasında
kendi göz ışığına hasret
belki de memnunsun
kaç kurşun yedi bu yürek
tükendim
bittim artık
durup durup çalışan saatler gibi
zamansız
mekânsız
Bir şâir ağladığında
vicâhî kıyâmet kopar
dayanamaz bakamazsın yüzüne
hele bir bakta gör rikkatli gözlerine
bırakıp kederli başını
selin önünde nasıl çarpa çarpa sersiz gittiğini
yavru bir muhabbet kuşu kafeste
fersiz bayat gözlerinde çaresizlik
gömülü canlı canlı makberde
ve nereye çarpsa
tel duvar
tel lahit
Kimse ömür vâdesi gelmeden
ölmesin öldürülmesin
taksîrat ehli pis rûhlu insanlar da buna dahil
kim bilir
belki bir gün
yıkanır arınırlar
nadasa bıraktım umudu
yeşermez artık bu toprak
gelmiyor umudun yağmuru
kurudu gülzârım lâlezârım ağlayarak
her ölüm yakışmaz bana
her kurşun işlemez
içten içe yanıyordu bir adam
sönmüyordu
âh-ı derun
âh ü enin
yolda yürürken
ve mütemadiyen
söyleyin nasıl kıyarsınız
Allah'ın can verdiği
âdem evlâdına
sebebi her ne olursa olsun
ne kadar kolay
tetiği çekmek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!