gözlerin ne anlatır ki
ümmî gözlerime
mütehassis temâşâ mı
güzaf tasa mı
nasıl ulaşılır ki pencerene
bir lahza baksam sırça köşkünden
iki şehir arasında
parçalandı yürek
trenler
otobüsler altında seyahat
şehirler yanıyor
bitmiyor
âsî bir rüzgâr hâkimdi kentte
ağaçlar nazlı nazlı sallanıyordu
ve bir kız rüzgâra karşı
ağır ağır yürüyordu
uçuşuyordu altın tozu
sarı saçları
sen iftârdan sonra
sigaramdan çektiğim ilk nefes
sen geç gelen
bereketli bol yağmur
kurak topraklarımı yeşerttin
şükür varlığına
Ağzımın yarını
dîdemin tuzlu suyunu elimin tersi ile sildim.
Yar çok derindi.
Uzun uzun baktım baktım...
kuşlar gibi döndüm üstünde...
Kendimi bir taş gibi bırakacaktım
melek şelâlesi gibi
yorgunluk
çisil çisil akıyordu
uzun adamın omuzlarından
kırılıyordu renk renk
suyun tayfı
dünyâyı yıkmayacağız bir gün
bombalamayacağız
dağları köyleri yolları a dostlar
baştan onaracağız
kale gibi
kalem gibi
Anam anam anam diyerek
ağlıyordu garibim
alnından yukarı doğru sürekli
sağ ayasını bir zımpara gibi bastırarak
ve parmaklarının arasında
kömür karası kısa saçlarını kaldırarak
dün akşam
yıldız ziyâfeti çekti bahadır
şehrin en zirvesinde
memleket ışıl ışıl
gökyüzüne baktım zümrüt gözlerin
uzattım ellerimi



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!