Suya düştü melâmet hırkası,
Tüm balıklar bıraktı oyun oynamayı,
Tüm ırmaklarda cesedimin cefası,
Güneşte bir can sallanır sefaletimden.
Ne in nede cin geceye inmiyor beyaz güvercin.
Gök götüren aynalarda uyanıyorum her sabah,
Hüzünlere hükümlüyüm şeytan kayıtlarında,
Hangi estetiği giydirsem tebessümlere ardında bir ceset
Nostaljik hatalara sayhalar düşmeden,
Düşündüğüm suçlardan.
Kaç bahar önceydi kınalı yapıncaklarla
Varıp çalmıştım kapısını evinizin
Bir asabi baban vardı,
Elinden şarap şişesi düşmez
Gel buyur bile demezdi içeri
bir eylül fırtınası takıldı saçlarımıza
kaçtık kentin gri sessizliğinden
önce akşamlar öptü bizi alnımızdan
büyüdü yabancılığımız kentin insanlarına
oysa ne çok sevmiştik mavileri
hergün aynı umutla yağmurlamışız gökyüzünü
ÖLECEĞİZ
ÜŞÜYEN KELİMELER ANLATACAK BİZİ
Eşkıya hikayelerinin sırrolduğu yerlerde
Lanse etmez türkülerimi katil bir set
Duvarlar bir tümördür zulmün kanlı ellerinde
Bir yıkık insandır içimde taşıdığım ceset
Anlatılmasına anlatılmaz ya
Bir itin hikayesi,
Hala garanti altına
Alınmış değil mahallesi,
Bir fırça, bir resim, bir darbe
İşte sana bir nü resmi,
Birazdan boynunu kıracaklar adamın
Çekip ayaklarının altından dünyayı
Hiç yalnız kalmayacak adam,
Bir ana ağıtlarını asacak gül dalına
Öcünü almamış çocuklar uyanıyor her sabah içimde
Nolur
Nolur bir sabahta
Süngüsüz silahsız uyansak
Gözlerimizde tebessüm
Hayata baksak,
Unutulmuş bir hikayenin
Bam teline sıkça basıyoruz
Çoğuna günaydın bile diyemediğimiz
Merhabasız günler çıkıyor sözlüğümüzden
Dur yüzüne dokunamadığım şafak
Bir yıldızın intiharı gibi olmasın
Mutlak çaresizliğin adresi değildiler
Bu sebeple gül dalında bülbül
Olmaktan
Öylesi memnundular
Ne yana baksalar
Yıldızlar düşüyordu rastlantılarına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!