Kırk kartal kanadıyla
Uçup sana geliyorum
Pençelerimde,
Ayrılığımıza milat düşmüş
Gün
Sıkıyorum,
Yüzüme sürgün düştü eski fotoğraflardan,
Bu beyaz yalnızlığı taşıyamıyorum artık,
Bir adam develerini arıyor beynimin damında,
Sakız yerine jilet çiğniyor çocuklar ağzımda
Cellâdım gülümserken bana
Dişlerinin arasında görüyorum kendi cesedimi
Mekke cezaevinden firar
Ebu basir
Peygamber sevdalısı
Onun aşkıyla yanıyor,
Ona hasret ona susamış
İşkencede susabilen bir dev
Ferhat’a özendim dün gece, deldim dağı taşı
Bir çuval şiirimi çıkaracak yer bulamadım mapustan
Gökkuşağı elimde, yıldırımlar düşüyorum keyfimce
Kimse anlamıyor halimden, ne zencefil, ne de karanfil
Ağır takılan hasretleri takıyorum oltamın ucuna
Tembel bir baykuşun keyfini bozmak için değil elbette
Her martı beni kusar dalgalara
Alın gökyüzü sizin olsun,
Çekip gidiyorum buralardan demiyorum,
Martılar topluyorum ölü bir balığın düşlerinden,
Kayboldum evrenin bir köşesinde
Sessizce öldürülüşümüze
Canlı şahit yok,,,,,,,,,,
Zabıtlara düşen kimliğimizde yok…
Dünyada yokuz..
T.C.kayıtlarında da yokuz…
Viran olan bağlar bahçeler değildi,
O gün gökyüzü yeryüzüne eğildi,
Bir meteor da değildi gönül cemrelerine düşen,
Bir yol vardı ince uzun torosların tepesinde,
Adam yalnızlığı kuşandı ormanda tek başınaydı,
Kaç kez öleceğiz yabancılığımıza
Şehir müsveddesi yerlerde,
Kim tutabilir ellerinden,
Statükoya baş kaldıran şiirleri,
Med cezir vakti kan kıpırdıyor
Yüreğimiz acılar denizinde dalga kıran,
Uzak diyarlardan geliyorum
Bir avuç şiir dök dudaklarıma,
İçinde sevda türküleri olsun
Esmer gecelerin sabahına uyandım,
Kaç yıl şiirsiz geçtim bunca kancık pusuları,
Düşlere bile sığmadı yaşamak
Bölündü uykularım
Düşlere bile sığmadı yaşamak
Düştüm tabutluk ağzına zulmün
Tel örgülere, süngülere takıldı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!