Estirirken yelleri savruluyor saçları
Elif gibi yürürken, incitmiyor yerleri
Seni gördüm göreli, şaşırmıştım günleri
Bu gün ayın on dördü, yüreğimde parladın
Beyaz giymiş üstüne salınıp da gelirken
İçteki güzellik vurmuş cemale
Bakarken gözlerin içi parlıyor
Yüreği yanarken ermiş kemale
Güneşin ışığı yüzde parlıyor
Ne kışın ayazı gönlünü yakmış
Pembe sözler güzel diye söyleyip
Boş yere yalanla beyni doldurduk
Özümü bozarak özden eyleyip
Hayalci yetişen insanlar olduk
Gününü gün edip eğlence diyen
Pencereden kar yağışı görünce
Gönlüme bir hal oldu
Bir gözüm sevinçten parlarken
Beyazlar giymiş gelinler geldi aklıma
Ne kadar masum,
Ne kadar güzel olurlar
Yazın sıcağında düştüm yollara
Emmim dayım düşmüş ekmek peşinde
Gece gündüz tohum saçmış dağlara
Hasadının düşmüş şimdi peşinde
Güneşin altında rengi karardı
İnsanlar şekilden şekile girdi
Ruhları bozuklar alem yapıyor
Özünü yitiren dertlere girdi
Ruhsuzluk görseniz pirim yapıyor
Öz farklı söylüyor dilleri ayrı
İncecikten bir ses çıkar zurnadan
Tükenmiş gücüyle nefes yetmiyor
Sofradan lokmayı kaparak kaçan
Keyfine Bakarken garip ölüyor
Palazlanan kanat gökte uçarken
Rabbim bana gül verdi
Dikenleri yürekte
Oynaşırken hep gerdi
Her bir derdi yürekte
Her gülenle kaynaşır
Ayırt etme insanı, çekme sakın sorguya
Kalbini islah edip, kurtulsan kötülükten
Her bir yanda ateş var, düşme sakın yangına
Nefsine galip gelen, yaklaşıyor Rabbime
Şu dünyada yaşarken, kalp gözünü açarsan
Güneşin sıcağı vurmuş bağrına
Al yazmayı başa takmış salınır
Çekse de dertleri güller bağında
Yürüdükçe ayrı hava takınır
Nasırlıdır kimi zaman elleri




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!