hayata küs bir ağaç gibi vakurca
tenha bir çocuksuluğun ardından
kaderiydin gülüşlerimin...
aramızda ya her şey vardı
ya da hiçbir şey yoktu
denizi kendime attım
vapurlar izler martıları
şişe beni dikti tepesine
kar yağdı güneşten
yollar geçti üzerimden
adım adım dolaşarak
bir şarkıyla tanımak gülüşünü
inanmak yalanlarının sorgusuz huysuz bensizliğine
sen mektupsun yazılmamış
ben sana adressiz zarf mağrur kırılgan
sevmek rıhtımın beklemesi vapuru
uçması martının çocuk bakışlı
yalnızlığımla sarılırdım ikindilerine
portakal çiçekleri yeni yeni açardı
gölgeler yorgunlaşınca mavileşirdi ayrılık
susardım
düşlerimdeki konuşurdu bulutların seyriyle
o sen miydin yabancılığım mıydı yalnızlığıma bile...
sarf ettiğim güz tutkumla yaşarır anlam yüklerim
sana layık olmayışım ne güzel
kuzgunsa hazin kurgularımla geçen temmuzların
bulutsuzluğa sitem edişleri
mavilerden sıkılır mı ki düş çıraklığı
göğsü terlemiş kısraklı yeşilimsi rüyalarımın
bir sıkımlık canım var topu topu
niçin bu kadar güzelsin acemi orkestram
semtleriyle senin mi bu istanbul
hangi sokağına baksam yeni bir özlem
gecekondu evleri ziftlenmiş poyraza karşı
kime isyan ederler böyle savaş boyalı acemi orkestram
iki arada bir derede yıllar
ruhumu kurcalayan bu sayrılıkta
yıllar
çabucak kabullenirlerken mutsuzluğu
acıyla ödeşir zaman
zamanın süsüdür çünkü ölürken yalnız olmak...
aşk anarşi
aşk ölüm tanımayan köprü hayata
aşk düzensizlik
yıkıcı
aşk suçlu yaşanmalı
aramızda bilmediği kimselerin
Bravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.