şehir yıpranık anılarımda da
ağaçlar epeski
balkonlarda süzgün bakışlarıyla
son düş yolculuklarında genç kızlar
hayata perde çeker gibi
çamaşır asmakla meşguller
yapraklara özenle bakarken benliğim
kader gibi onulmaz bir yağmur sonu unutkanlığı
süzülür caddelerde
ve keskin bir yalan kadar hırçın saplanır
böğrüme sensiz duraklar
kent sırım gibi bir kış başlangıcına nazlı
soluksuz anlatırdım kendimi
paylaştığımız bulutlara
birlikte baktığımız aynamızdı
gökyüzünün hayatı
gözlerimizdeki ağlayan o şiir
sendin...
ağladı su
aksin mi düştü yoksa
kırkikindi yağmurlarına
çocukluğumuzun el ele geçtiğine say
ayrılığımızın dipdiri kalmasını
kalbime saplanıp çıkmayan o mevsimsizliği
baktığın sarsıntı yüreğim yoğun
unuttum neydi o çocukluk şarkısı
ince korkar büyük sever dağlara bakar gibi
yazılmamış sözcüklerin tutanağı başımda
kabına sığmaz sular misali taşkındır öyküm
ağaçlara bakar dağlanır dudağımın kıpırıtısı
sade bir sabah başlangıcı yürüyüşüyüm
ne geceye ne gündüze yaranamayan
sadece gönlünü alan arnavut kaldırımlarının
sana kendimi getiremedim
ama yokluğumu getireceğim
bir ömür yangınıyla ürkek
söz tükendi
şarkılar ilk günlerine uzak
ve ben
bol yıldızlı gecelerle karanlığı paylaşan
incir ağacıyla anımsıyorum
çocukluğumun yaz akşamlarını
davetkar maskedir gülmek dışarı o tutamadığın
kaçamak ölgün geç kalmak sıradışı
toprağa yaslanamayan bir haldir ayrılık
bahariye'de akordiyon çalar kız
önünde çil çil bozuk paralar
yıldızlar toplanmış ayaklarının dibinde
Ağlıyoruz da Bak
açık saçık olacak ölümümüz
sen beni bilememekle meşgul
ben seninle çocukluğuna inançlı
Bravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.