çukurova sabahlarında ter içinde
uyandım serabına kızışmış toprağı okşadım
yasaktık kendimize toprağa suya
yoksulluktu unutmaya mecburluğumuz
yola düşmekti anlamsızlığı yenmenin anlamı
gözlerimizi sağardı hüznün becerikli elleri
gözlerinle alırdım seni
uzayan yollarını
yağmurlara kafa tutarak
göz gözü görmese de
ben seni görürdüm o kalabalıkta
yalnızca seni
gün bitiyor sabah uykuda uyanır gece
tek başımayım apartmanlarda kırlangıç huzuru
yorgun çocukların gözüyledir şimdi sevmek
ve aramak seni
sevince boğulur rüzgardaki iyot
saçlarının ıtır kokusuyla mavi
karmakarışık bir dünyaya inatla
direnirken karanlığa aykırılık
zamana eyvallahsız...kırık kalpli
aşmaktın...
yapraklara özenle bakarken benliğim
kader gibi onulmaz bir yağmur sonu unutkanlığı
süzülür caddelerde
ve keskin bir yalan kadar hırçın saplanır
böğrüme sensiz duraklar
kent sırım gibi bir kış başlangıcına nazlı
soluksuz anlatırdım kendimi
paylaştığımız bulutlara
birlikte baktığımız aynamızdı
gökyüzünün hayatı
gözlerimizdeki ağlayan o şiir
sendin...
ağladı su
aksin mi düştü yoksa
kırkikindi yağmurlarına
çocukluğumuzun el ele geçtiğine say
ayrılığımızın dipdiri kalmasını
kalbime saplanıp çıkmayan o mevsimsizliği
baktığın sarsıntı yüreğim yoğun
unuttum neydi o çocukluk şarkısı
ince korkar büyük sever dağlara bakar gibi
yazılmamış sözcüklerin tutanağı başımda
kabına sığmaz sular misali taşkındır öyküm
ağaçlara bakar dağlanır dudağımın kıpırıtısı
Bravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.