bütün uykular siyahın katığı
beyazlar yarına sürgün
yorgun gün fırsatsız tebessümümüne
yıldızlarla eğleşmenin
yaşamak senden yana baskın
gerisi vişne çürüğü gitmeler yığını
isimsizdik izsiz izinsiz
nazsız ikilemsiz bir içlenmişlik
kederli sonsuzluk
hücremdeki ay ışığıdır
özgürlük
istediğim kadar duyamıyorum seni
bakışlarında bir buğu var herşeye benzeyen
bir kandırılmak yok kollarında soluk alışının
sevmeden aşık olduğum aşksızım benim
sen sevilmiş
ama sevememiş
gücü tükendi suların
akan ne varsa dondu gözlerimde
bir serçe çığlığıyla bitti tüm güzellik
gömleğimdeki gölgene ateş düştü
ağıtlandı gökyüzü
yarım yamalak esti rüzgar
öfkesi dolaşıyor kaçışımın kapı kapı
bir akşam haberinde adı okunuyor umudun
kentin en işlek meydanında yatan ölünün
son imasıydı baştan ayağa ayrılık
yuvamdı çocukluğuma dönmek an be an
ve ah ederek yırttığım sayfanın ortasında
kış yağmurla silkindi
ağaçlar kışla
toprak ağaçlarla silkindi
ben sensizlikle
yalnızlıktan...
akşam yine ellerimde uzak türkülere yattı
gün çoktan karardı buzdan bir alev oldu yokluğun
ben seni içimde yılan gibi kıvrılan yollara mı sormadım söyle
sensizlik bilir misin dehşetin bin bir yorumudur
ölüm kimsesiz meddah başucumda
yalnızlık köpeğe yoldaş yarınsız
nereye sığınırım böyle gölgeli kimliksiz
gezdiğim şehirlerden neler topladım sana
sanırım adaklar adadım ağaçların kuşlarla sevişmesine
içim içime sığmıyor kuşluk vakti geleceğim
şehir kendi ışıklarına küsmüş olacak
güneş pörsümüş sarsak bulutlar sümsük
Eski Alışkanlık
eski bir alışkanlığımdı
esir düşmek
kirpiklerinin ucunu
öpmek isteyişime
erken uyanır kışların kaşların daima senden önde
imalarınla bana kurduğun dünyayla avunur haylanmazlığım
doğurganlaşsan diyorum eritsek kar boran hüzün kışlarını
dört mevsim olsa yatağımız bu beyazlık sona erse solsa
solsa kuşkularımız bir bir solsa
Bravo öğretmenim. Başarılar diliyorum. Bir perde açılır biri kapanır.