Dil insanın aynasıdır.
İçini de dışını da yansıtır.
Gözler yalan söylemez,
Onlar gördüğünü anlatır.
Eline, diline, beline
Sensizlik; yaşarken, ölmenin bir diğer adı...
Sensiz yaşamanın kalmadı, ne anlamı, ne de tadı...
Beni aşk çölünde leylasız bırakan seni tatlı cadı…
Dön-gel, dolmadan fani ömrümün miadı!...
Gören var mı? Benim sensiz güldüğümü?...
Bendeki sensizliği şöyle bir düşün?..
Hayâl kırıklığı, böyle habersizce gidişin…
Dünyalara değerdi senin bir gülüşün…
Şimdiden özledim, diyeyim peşin-peşin…
Sensiz nasıl yaparım, şaştım kaldım!..
Uslan gönül, uslan; geldin yetmişine…
Durul gönül, durul; başlatma geçmişine…
Yıllar yılı aklım ermedi senin işine…
Yüzüne kim güldüyse, takıldın peşine…
Allah bilir, belki de yolun sonundasın…
Bana “git” deme; hatırım kalır…
Beni senden ancak ölüm ayırır…
Felek bile sevenleri kayırır…
Sensiz zaman, zaten ölüm sayılır…
Bana “beni unut” deme; unutamam ki…
Olsun olsun aşk hep olsun
Seven kalpler aşka doysun
Olsun olsun sevmek olsun
Seven kalpler mutlu olsun
Olsun olsun aşk var olsun
Ey sitemleri gül kokan sevgili...
Yalan dünyayı sevdiren güzel...
Lahza yok ki seni düşünmediğim!
Üzüntümü mutluluğa dönüştüren,
Lalezarımın yegâne gülüsün sen.
Vakit, saat tamam olunca
Gül dalda, mevsimsiz solunca
Azrail gelip kapıyı çalınca
Buyur etmemek elde mi?
Bedenin musalla taşına konulunca
Tutamıyorum kendimi, elimde değil.
Sensizliği tarif etmek... ah, kelimeler yetersiz.
Kopamıyorum senden, ne yapsam da olmuyor.
Bu şehirde hüzünle yankılanıyor her sokak,
Sanki Henk’in sesi dolanıyor caddelerde.
Bak, ne bir şarkının nakaratı bu, ne bir şiirin dizesi.
Giderken beni de aldın benden…
Tutamadım seni, ne gelir elden…
Ne yazık ki emir büyük yerden…
Çaresiz, boyun büküp gidişini izliyorum!...
Sen bensiz bir defalığına öldün…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!