İsmet Barlıoğlu Şiirleri - Şair İsmet Ba ...

İsmet Barlıoğlu

2.3
İnanılmaz Olaylar Yağmuru

Genç kadın, astronotlardan ayrılmış ve tek başına ormana dalmıştı.
Karşılaştığı olaylarla yorulan ruhunun dinlendiğini sezinliyor ve içinde, sözcüklerle anlamasına olanak bulunmayan derin bir rahatlama duyuyordu. Bulunduğu yöre gözalabildiğine uzanan yüksek çamlarla örtülüydü. Oldukça yükseklerden hafif hafif estiği anlaşılan, ancak aşağılarda varlığı hiç de sezinlenemeyen bir ilkbahar yeli çamların en üst dallarını eğip eğip geçmekteydi.Genç kadın havayı sık sık içine çekerek ormandan yayılması gereken çam kokularını duymak istiyor fakat ortada böyle bir kokuya her nasılsa rastlayamadığını sanıp duruyordu. Kabukları yarılmış çamların yaralarını onarmak için çıkardıkları o sarı sıvıdan ibaret bulunan reçinenin, ormanı bir baştan bir başa tatlı kokular içinde bırakması gerektiğinden kuşkusu olmamakla birlikte, nasılsa bu anda bundan bir türlü yararlanamıyor fakat üstünde durarak nedenini de aramıyordu. Çam reçinelerinin yapışkan ökselerine yakalanmış olan küçücük böceklerin ve ince, narin yapılı sineklerin varlıkları onu bundan daha çok ilgilendiriyordu. Koskoca çam ormanı, bir yandan genç kadının içindeki çocukluk günlerini cana getiriyor, bir yandan da dikkatini o sayısız ağaçlar arasında kaybolma tehlikesine çekiyordu. Tüm bunlara karşın, bir kendi kendini alamamanın içine düşmüş gibiydi. Yürüdükçe yürümek, ilerledikçe ilerlemek, gittikçe gitmek, daha derinlere, ta en derinlere ulaşabilmek istiyordu. Ormanın insanı büyüleyen, ona kendi kendini unutturan bir özelliği ve derin bir gizemli gücü vardı. Çarup bunu öteden beri biliyor, yolunu yitirme korkusunu yüreğinin ta derinliklerinde duyuyor fakat ilerledikçe ilerlemekten de kendisini alamıyordu. Genel anlamıyla bu bir tür ölüme gitmek gibi bir şeydi. Nitekim, ormanın büyülediği insan, yolunu çok büyük bir kolaylıkla yitirebileceği derinliklere itile itile, zorlana zorlana değil, isteye isteye, seve seve gidiyor, gidiyor, gidiyordu.
Genç kadının düşünceleri zaman zaman çocukluğuna doğru uzanmaktaydı. Çarup işte bu düşüncelerle çevresini saran ormandan sıyrılıp kurtulmuşa benziyordu. Bu anda sanki uçsuz-bucaksız bir ormanda değil de, bedenini son derece büyük bir zevkle yumuşak dalgalarına bıraktığı masmavi bir denizdeydi. Attığı her kulaçta kollarının ve ellerinin yanlarında bembeyaz köpükçükler oluşuyor; kaygan gövdeli, gümüş pullu, ürkek balıkların, bedeninin şurasına-burasına değip kaçtıklarını sezer gibi oluyordu. Birazcık dinlenmek amacıyla her durmak istediği anda; başını çevirip çevirip arkalarında kalan kıyılara bakıyor, orada; altından kumların bembeyaz köpüklerle öpüştüğü kıyıda çılgınca eğlenen, yüzen, konuşan, sevinç çığlıkları atan bir kalabalığın kaynaştığını görüyordu. Bu ona daha etkin bir güven duygusu verdiğinden, içinden habire kulaç atmak, daha daha çok kulaç atmak geliyordu. Denizin enginliklerinde insanı büyüleyen, sımsıkı pençelerine alan, sağlam iplerden yapılmış bir ağ gibi sarıp sarmalayan bir özellik vardı. Çeken, isteyen, sürükleyip götüren, alan ve bir daha geri göndermek istemeyen bir özellik. Bilinmeyeni bilebilmek, görünmeyeni görebilmek, ulaşılamayana ulaşmak, başarılamayanı başarmak sevdasının buram buram tüten dumanı gibi. Çarup, ancak kolları yorulduğu anda daha derine gidebilme olanağı bulamayacağını anlamıştı. İstemeye istemeye geri döndüğünde; o altın kumlu, beyaz köpüklü kıyıyı, o çılgınca eğlenen, haykıran, gülüşen, yüzen, konuşan ve bunun için de kendine güven veren insan kalabalıklarının kaynaştığı kumlukları bulmakta zorluk çekti: Kıyıda gece vardı ve karanlıkların sarıp sarmaladığı kumlarda derin bir sessizlik, ürkütücü bir yalnızlık hüküm sürmekteydi. Kıyı artık, sonsuzluğa dek yüzse varamayacağı bir yer olmuştu. Kollarındaki gücün yarısını dönüş için saklaması gerekirken bunu bir hayli geç anlamıştı. Daha doğrusu; enginin büyüsü bunu ona unutturmuşa benziyordu.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

1.7
Analiz ve Sentez Ünitesi

Yıldızlararası Uzay Gemisi Foton 1 ‘de yakıta gerek kalmamıştı. Zira, gemi bir türlü kurtulamadığı paradoksal rotada serbest düşüş halindeydi. Dünya ile ayın manyetik çekim alanları çevresinde, bu alanların ortak manyetik etkisiyle dönüp duruyordu. Her iki etki alanına en yakın noktası, çekim alanlarının teğetteki sıfır noktasıydı. Gemi bu noktayı her geçişinde, önce dünyanın, sonra da ayın çekim çekim alanları çevresinde tur tamamlamak zorunda kalıyordu.
Foton 1 ‘de yakıt mevcudu kendi miktarını korurken enerji tüketimi her an biraz daha artıyor ve enerji göstergeleri sürekli azalma gösteriyordu.
Kaptan Çi Vaştar komuta kabininde sinirli adımlarla dolaşmakta ve öfkeli bir tutumla sağ yumruğunu sol avucuna vurup durmaktaydı. Bir ara yerine oturmaya bile gerek görmeden, öne eğilerek enerji merkeziyle bağlantılı iç görüşme tuşuna dokundu:

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Güle bir arı kondu,
Parladı kanatları güneşler altında saçların gibi,
Bana seni anımsattı,
İncecik hortumunu uzattı,
Uzattı,
Uzattı,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Rıza-i ilan aşkına
Getir ver, yandım ey saki.
Meftunum o maşukuma,
Candan usandım, ey saki.

Bu bir irfan kisbetidir,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Başkaları öyle anlarda ne yaparlar, bilinmez ama Ağa, biricik kızının ölüsüne elini bile süremedi, saçının bir teline bile değinip dokunamadı, yüzünü-gözünü tek bir kere bile öpemedi. Sadece ve sadece şunu yapabildi: Başını Yaşar ‘ın yanan bağrına dayadı ve gözlerinden iplik iplik yaşlar dökerek ağladı.
Yaşar, yıkılıp çöken bir dünyanın taşları-duvarları, kirişleri-sütunları, gövdesi-temeli altında kalmıştı. Zaman zaman çılgınlık belirtileri gösteriyor, gün geçtikçe bu belirtiler azgınlaşıyordu.
Koca bir dünyayı öylece bir yana itti ve birbaşına yasını pekilendi.
Hocalara baktırdılar, türbelere götürdüler, adaklar adadılar, orasına-burasına muskalar bağladılar, nefesler ettirdiler, okunmuş sular içirdiler.
Fayda etmedi.
Avuntusunu Hatun ‘un mezarının başında bulmak istiyor, ‘Terkedeptir.’ Diye bırakılmıyordu.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

38*
‘Allah var mı, yok mu? ’ Diyen avara,
Sıtkile ‘Allah’ de, O sana söyler.
Fikrin çok muannit, küfrün bedava,
‘Esteğfurullah’ De, O sana söyler.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

43*
Uyuma be Hoca ‘m; geride kaldın,
Yollar boylu yoldur, giden gelemez.
Gidip gelmek için bir söz mü aldın?
Hakikati tavaf eden gelemez.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Susun elemlerim…
Ortalığı ayağa kaldırmayın…
Çekelim başımıza gelenleri aşıklarca.
Duyurmayın mutsuzluğumu ele-güne,
güldürmeyin üstüme karasevdadan anlamayanları,
ne ağlayalım, ne haykıralım,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

1.2
Fotonist Kay Rem

Doktor Emmol Lek:
- Rem…
Diye bir sevinç çığlığı kopardı. Gözlerine inanamıyordu. Kaosun ilk etkileri altında kendisinin gemide kalan son canlı olduğu yanılgısına kapılmış ve bunun sonuçlarını düşünmek bile istememişti. Fotonist Kay Rem, bu beklenmedik kaosun sisli yıkıntısı içinden yavaş yavaş beliren bir anıt gibi çıkıvermişti. Kumanda kabininin oksijen tanklarına açılan otomatik kapısına sırtını dayamış, öylece duruyordu. Fotonistin sol dirseğinden aşağıya kanlar sızmaktaydı ve sol kol oldukça aşağı sarkmıştı. Eli eldivensizdi ve kan açık parmaklarından aşağı damlıyordu. Eldivenli olan sağ elini kabinin duvarına yaslamıştı. Giysileri sırtında buruşmuş, saçlarının kanla ıslanan bir tutamı sol kaşının üzerine yapışmıştı.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

1.4

Güneş Uzayında Boş Çaba

Yıldızlararası Uzay Gemisi Foton 1 güneş uzayında bir ölüm kalım savaşı vermekteydi. Foton motorlarına komuta eden emisyon geliştiricilerindeki modülasyon sapmaları gittikçe çoğalıyor, aygıt sürekli olarak kendisini onardığı halde, sapmalarda tek düzelme olmuyor, tam tersine; bazı düzelmeler bazı bozulmalara ve bazı devre atlamalarına yol açıp duruyordu. Yörünge jetlerinin otomatik komutaya yanıt vermeyişi yüzünden gemi ölü noktadan bir türlü kurtulamamış ve yazgısıyla savaşmaktan yorgun düşmüş bulunuyordu. Uçuş vektörü daireseldi ve çember, dünya çekim çemberiyle ay çekim çemberlerinin birbirlerine teğet oldukları ölü noktadan geçiyordu. Foton 1, bir türlü kurtulamadığı bu dairesel yörüngede enerjiden yoksun bir çaresizlikle habire salınımlar yapmaktaydı. Salınım gerçekte ölü bir salınım olduğu halde, geminin kendi eksenindeki dönüşlerini engellemiyordu. Atlattığı o nedeni binmeyen kaosa karşın, hala daha varoluşunu bu kendi ekseni çevresindeki dönüşlerine borçluydu. Zira, ekran çevresindeki bu dönüşler gemiye yapay olarak ve özellikle kazandırılmıştı. Bu bakımdan gemi normal bir yörüngede uçarken kendi ekseni çevresinde de dönebilecek yetenekte yapılmıştı.
Foton 1 ‘in varlığı ve hedefine doğru kusursuz bir biçimde gidebilmesi bu temel ögeye dayalıydı. Uçuş sırasında kendi ekseni çevresinde de dönmesi uzay gemisine iki ayrı yarar sağlamaktaydı. Bunlardan birincisi; geminin kendisine dik gelen kozmik güneş enerjisine karşı korunmasından ibaretti. Gemi, ekseni sürekli dönmek suretiyle aynı bir yanını güneşe aralıksız hedef olmaktan kurtarıyori, böylece bir yanını güneşe çevirdikçe, arkada kalan yanının soğutulmasında soğutma sistemlerine ve enerjiyi geri iten koruyucu kalkanlara yardımda bulunuyordu. Eksen çevresindeki dönüşlerin sağladığı ikinci yarar ise en az birincisi kadar önemliydi. Çünkü bu dönüşler gemi içerisinde yapay bir yer çekimi sağlıyor, bu çekim astronotlardaki ortam yadırgamasının önüne geçiyordu. Bir bakıma; salt bu çekim sayesinde astronotların gemi içindeki davranışları dünyadaki davranışlarıyla özdeşleşiyor, böylece, yaşam boyu yerçekimine alışmış bulunan personel için çekimsizliğin doğurabileceği sakıncalar ortadan kaldırılmış oluyordu. Zira, uzay uçuşlarında astronotları en aşırı zorlayan husus sıfır çekim yani ağırlıksızlıktı. İşte bu, her astronotun karşısına dikilen en büyük problemdi. Çünkü, bilinenlerin tam tersine; çekimsizlik salt yerçekiminden kurtulmak demek değildi. Nitekim, yerçekiminden kurtulabilmek teorik yönden olanaksız sayılabilirdi. Zira, etkisi az da olsa; dünyanın en uzak yıldızlar üzerinde bile bir çekiminin bulunduğu bilinen gerçekler arasındaydı. Bir bakıma ağırlıksızlığı doğuranın yani çekimi ortadan kaldıranın salt serbest düşüş hali olduğu kesindi. Bu noktadan bakıldıkta; motorları çalışmayan yani tepki görecek bir etkide bulunmayan herhangi bir füzenin serbest düşüş konumunu koruyacağı, dolayısıyla içindeki cisimlerin ağırlıklarını yitirecekleri, bunun da ortam uyumsuzluğu doğuracağı hesaba katıldığından, Foton 1 ‘e kendi ekseni çevresinde yapay bir dönüş yeteneği kazandırılmasına çalışılmıştı.

Devamını Oku