Dünyanın neresinde olursa olsun,her ölüm beni de derinden yaralar.
Her zulüm isyanımla karşılaşır.
Dünya bütün insanlığındır.
…
Bizi,insanlığı,ne bir araya getirecek.
İnsan olmak.
Hayat,
Dostum bütün bilgeler tarihin başlangıcından beri hayatı anlamaya, yorumlamaya çalışmaktadırlar.
Hayat ihanetlerle doluydu.
Vatanın yaratıldığından beri vatanına ihanet edenler.
Allah’ına, karısına, babasına, anasına, evladına, işyerine, denizine, ormanına, ırmağına, havasına suyuna, ekmeğine, ustasına, öğrendiklerine ihanet edenlerin hikâyeleri ile doludur hayat.
O zaman hayat ihanetlerin tarihidir diyebilir miyiz?
Bu kadar da değil.
Ben burada bırakıyorum.
Diyordu.
Daha düne kadar da evet bu ülkenin demokrasi sorunu var diyordu.
Yola beraber çıkmışlardı.
Doğrular o kadar sert idi ki.
Yüreğim fırlardı yerinden,
Bu ne telaş derdin oğlum,
Babamı bulurdum be ihtiyar arkadaş,
Ben telaş etmeyim de ne edeyim,
Öyle hoşuma gider diki, o sıcak, tok seslenişin,
Sık görüşürdük,
ağlama anne
önümüz yaz
sebze meyve ucuzlayacak
gece arkadaşımdır benim, saklar
utanmam
kötü bir şey yapmıyorum ki
Bana öyle şeyler öğret ki baba,
İnsanın insana elini uzattığı bir yapım olsun, yüreğimde sevgi bahçesi.
Alın teri dökmüşsem eğer, göz nuru ve çaba o zaman bir yerlere gelebilmeyi de öğret.
Paylaşmayı öğret, evren sadece benim değil. Eğer hırsımdan her şeyi kendime istiyorsam ve hiç kimse yoksa yanımda doğru yolda olmadığımı da. Açgözlü yetiştirme beni, lokmamı paylaşabilmeyi de öğret.
Hani derler ya, yârin yanağından gayri paylaşılamayacak bir şeyin olmadığını da.
Hiç kimseden üstün olmadığımı, bütün insanlarında kardeşim olduğunu da öğret bana.
Denize düşmüştü. Yüzme bilmiyordu. Elleri yaşamının bütün devamını, ruhunu, isteğini, ümidini, diğer insanlara haykırıyordu. Elleri bağırıyordu. Eller yaşamdı. Ekmekti eller. Şimdi ise canhıraş bir yakarmanın şiiriydi.
Can simidi,
Nasıl ki bir insan denize düşer, boğulma tehlikesi geçirir, ülkelerde zor duruma düştüklerinde bir can simidi beklerler. Ülkemizi sürekli bir can simidi bekler durumda tutan Anadolu insanının bilinçli bir istemimidir. Anadolu insanı sağlık eğitim adalet güvenlik ve sevgi sorunu yaşamak mı istiyor. Yok, aslında bunların hiçbirini yaşamak istemiyor, ama emperyalistlerin uşakları onu bu duruma getiren koşulları hazırlıyor. Anadolu insanı da, ülkesi kendisine devredilmediği için şaşkın, çaresiz, umutsuz, kaderci bir anlayışla olanları bekliyor. Sisli havalarda, çok gürültülü, kimin ne söylediği belli olmayan durumda sanki ülkem. O zaman Anadolu’da birlik, dirlik, düzenlik, sevgi, saygı, isteyen her sese kulak vermek gerekir.
Emperyalistlerin, Osmanlıyı yok ettikten sonra ki hedeflerinin Anadolu’yu da yok etmek olduğunu söylememe gerek var mı? Ülkemizin içine düşürüldüğü bugünkü koşullara nesnel olarak bakıldığında ulaştığım sonuç budur.
Kimi zaman bu emperyalistler, yerli işbirlikçileri, ülkede sol adı altında, kimi zaman din adı altında, kimi zamanda herkesten daha fazla ulusalcı adı altında vatanın ve milletin aleyhine ne kadar oyun varsa tezgâhlamışlardır.
Bunun için bizim kuşağın, 1980 öncesi ülke gençliğinin nasıl sağ ve sol çatışmaların içine düşürüldüğünü şöyle bir anımsamaları yeter. Daha düne kadar mahallesinde kardeşçe oynadığı, kardeşine, öyle bir düşman hale getirilmiştir ki Anadolu gençliği, Türk Türk’e öyle bir kullanılmıştır ki. Tarihten daha büyük bir oyunun diğer bir örneği,
Daha fazla demokrasi istemek, daha fazla insan haklarını korumak, daha fazla düşünce özgürlüğünü dilemek, daha fazla çevreye duyarlı bir toplum arzulamak, hukukun egemen olmasını istemek suçsa bu ülkede ben suçluyum arkadaş.
Bugün bu koşulları demokrasi ve senin savunduğun ilkelerle çözümleyemeyiz diyenler. Demokrasiyi rafa kaldıralım. Gerektiği zaman biz onu toza bulandıktan sonra indiririz.
Zaten bize bu kadar demokrasi fazla. Diyenler.
Geldiğimiz noktada olayları demokrasiden, bilimden, hukuk devletinden yardım alarak mı çözeceğiz yoksa bunun tam karşıtı yöntemler mi çözümümüz olacak.
Demokrasiye bir kere toz bulaştı mı, o izleri silmek topluma çok pahalıya mal oluyor.
Hepimiz eğri oturup, doğru düşünmeliyiz.
Herkes kendini tatmin etmek istiyordu.
Dışarıda o kadar yardım edilecek insanlar vardı ki.
Çaresiz, yardıma muhtaç, elini yüreğini, gözünü açmış uman.
Evet, onlar yardıma muhtaç idi.
Devlet bakamıyordu.
Devlet bakmıyordu.
Bir gün tasını toprağını alıp gideceksin.
Biliyorum çantanda sevgi yazıları olmayacak.
Herkesi kucaklayan kolların, paylaşan yüreğin, insanlığa uzanan ellerinde olmayacak.
Bir gün yazdıklarını koyacaksın yıpranmış deri çantana.
İnanmadan yazmıştım, dediğini, duyacağım.
Korkarak, çekinerek fısıldayacaksın.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!