GÖNÜL BAĞI
Keder düşerse, gönül bağına
Hazana döner, solar güller
Gökyüzü zindana bürünür
Vurgun yemişe döner, beden
GELME! 2020 GELME
Gelme! 2020 gelme
Yaralıyam on dokuz yerimden
Karşılamaya mecalim yok
Yaralarım sızlar derinden
Bugün de gelgitlerdeyim
Sular kabarık, sular azgın
Ufuk sisler altında kör nokta
Limanlarım işkal altında
Ben yine de çırpınırım bin bir umut
Kulağım ezan sesinde, gözüm doğacak güneşte
Hükümet öyle basit iş değildir da
Hükümet demek icreat
Önce vereceksin destiyi eline
‘’Kıracaksın’’ diye dayak at
Hukuk mesnet dayanak mı ister
Desti; deste deste, dayak sille sile
Bir şeyler oluyor
Bir şeyler oluyor
Öyle tanıdık, öyle tanıdık sözler
Bir şeyler oluyor
Bir şeyler oluyor
Orağa gelmez arpası
……….Bir karıştır boyu
Aldırmaz kavuran sıcağa
……………Yolar gün boyu
Gabağından içer suyu
Gamaz vurur dağıtır deyi destesini
Biz çağ atladıkça çatır çatır çatlıyor çekemeyenler. '' Çatır çatır'' çatlasınlar. '' Hop hop'' hoplasınlar. '' Zıp zıp'' zıplasınlar. Biz çağ atladık çağ.
Şükür'' Ben yemek yapmasını bilmiyorum.'' diyemez oldu yeni gelinler. Öğrettik onlara kanal kanal yemek yemeyi. Yemek yeme adabını. Neydi düne kadar insanların görgüsüzlüğü tabağı kaşıkla boşalttıkları yetmiyormuş gibi bir de parmakları ile sıyırıp parmaklarını ağızlarına götürürlerdi.
Siz gördünüz mü yemek yapma yarışlarında öküz gibi önüne geleni yiyeni. İyi ki yarışma programları var. Programlar yemek yapmayı öğretmekle kalmıyor bir de yemeyi öğretiyor.
Cek- cak, cak- cek
Cak- cek, cek-cak
siyasi söylemler
cek- cak, cak- cek
cak- cek, cek-cak
boştu, hoştu
İlk defa okuldan eve yorgun dönüyordum. Omuzlarımda bedenimin kaldıramadığı, bedenimin taşıyamadığı yorgunluk. Sanki ben okuldan eve dönen okul öğrencisi değil. Ben bir savaş kaçkını, savaş yorgunu. Ben hüzünlü, ben boynu bükük...
Kapıyı çalan ben değil, bir sığınmacı. Kapıyı açan annem şaşkın... Sorular peş peşe... '' Oğlum, bu ne hal? '' Oğlum, arkadaşlarınla kavga mı ettin? '' '' Oğlum; bir şeyini mi kaybettin? '' Neyimi kaybedebilirdim ki kitaplarım, defterlerim dersen çantamda. Hem nasıl kaybolsunlar. Çantamı bir evde kitaplarımı, defterlerimi koyarken açarım, bir çıkartırken. Annemin soruları bitmiyor. Annemin her sorusuna bir '' Cık, cık! '' sözcüğü ile cevap veriyorum. Ne annemin sorusu bitiyor ne benim '' Cık, Cık! '' lar. İçimdeki ses '' Başım ağrıyor anne'' de kurtulursun diyor. '' Başım ağrıyor anne'' dememle annemin yüzünde bir gülümseme, elinde bir ağrı kesici '' Ben senin üzüntüne dayanamam.'' diyor. İçimdeki ses '' Duy, duy! '' diyor. '' Sen anneni üzmeye dayanıyorsun.'' diyor.
Hap dilimin altında, girdim odama.Tükürüp attım pencereden. Pencereyi kapadım, odamın kapısını kapadım, halimi gören duyan olmasın dercesine. Bedenimin bir yerlerinde bir pencere açık olmalı. İçimdeki ses kafasını çıkartıp çıkartıp '' Söylesene annene yarın okula gitmeyeceğim diye'' Yok, söyleyemem. '' O zaman öğretmene ödev yapmadım de'' Yok, yok diyemem. Öğretmen ne demişti? '' Ödevini yapmayan yarın okula gelmesin.'' İlk defa içimdeki sese başkaldırdım '' Ödevimi yapacağım, okula da gideceğim.'' İçimdeki ses birden sustu. Sustu, alışkın değildi kaybetmeye.
Oğluna seferberlik gelmiş
Boynunu büküp ağlama anam
Vatan elden gidiyor diyorlar
Duymamak, gitmemek olmaz anam
Yiğitliğin şanına sığmaz ''Yiğidim git! '' de anam




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!