Onu gökyüzüne bakarken gördüm
elleri insan yüzlerine değiyordu,
onun saçlarında yağmur saklanıyordu
ve hayat her gün yıldızlarla çoğalıyordu.
Bilinsin ki, duvarlar bile susar bir çocuk ağlarken
çünkü ağlayan bir çocuk günü sözlerle düzeltemez
Şimdi upuzun bir sessizlik vurur
gözkapaklarıma,
ne gökyüzünün darbeleri duyulur
ne de ırmaklar çağlar,
kan pıhtılı bir zamanda
uzaklara ve yorgunluğa sevdalandım
Hayatım hakkında korkunç bir özet çıkarmaya zorlandım.
Sanki ben bir diktatoryanın yasak koyucusuydum.
Şehrin buharlı göğsüne pranga vurmam istendi.
Oysa bağrımdan özgürlük dökülürdü ve hayrandım sevdalı çiçeklere.
Bir mahşere sürdüler beni, kollarını sıvamıştı kader.
Kollarımı geren bir felsefeyle uğraşıyorum,
düşünceler tıkırdıyor alnımda
ve sırtımdaki karıncalar büyüyor.
Irmaklarda bir kargaşa var,
bana akar azgın sular,
Temmuz ateşiyle indik o duvarlara
sokakların sancısı karşıladı bizi
kesilmiş bulvarlar, kurşun yemiş duvarlar
ağaçlar suskundu, rüzgarlar yorgun
karayağız bir ürkeklik, sarışın bir cüret
ne burkulan yürekleri dinledik,
hançerlenmiş defterimden şiirler dökülür
gecenin bir vaktinde dar sokaklardayım
on sekizinde bir kız geçiyor
göğsünden kan damlayarak
hüzün yağmura isyan eder
ve dökülen şiirler kaldırımda ıslanır
selam hüdayi abi benim koray sana ulasamadim selam olsun gönullerinize