O şehirden uzak şimdi
rap rap yürüyen ayaklarım
öpsem yeridir o sokakları
ağlasam yeridir o ırmaklarda.
Saçlarımdan dökülen hayat
Martıların çoğaldığı
bir ülkedeyim kaç yıldır.
İçimde casuslar gezerken,
Frida gibi kaş çatar gençliğim.
Ve gençliğim susardı,
gözlerinin hapishanelerinde.
Bir gün, gökyüzü rüzgarlarla karardı.
Pençesi kuvvetli bir bulut beni yağmurlarda durdurdu,
insafsızca seçilmiş güneşsiz bir günde
yağmura dayadılar sırtımı.
Izdırap, utançla bakıyordu yürüyen sulara,
bulutlar döküntü ağızlarıyla
Saçları kesik bir hayatın,
şarkıya bulanmış saatleridir,
güneşin yokuşlara tırmanması.
Çocuklar gürbüz ayaklarıyla koşuyorlar,
ağaçlara tırmanarak ışık topluyorlar.
Güneş, ışık ve rüzgar, hatta deniz...
Uzaklardan gelirdim,
Bir yerlere.
Ve beklerdi beni,
Birileri.
Tavan arasından,
Pabuç getirirlerdi,
Bir gün bir ayrıntı çullandı üzerime,
günün gövdesine bir kadın yaslandı
ve sokaklarda bağırtı oldu yaşam,
zaman durduğu yerden kabardı.
Seni bir daha yaşamaktı dileğim.
Kurumuş yapraklar,
Dünyanın sırtına düşüyor.
Ve yağmurlar,
Ülkemde görmediğim,
Yaprakların yoldaşı.
Eritiyor madenleri,
Geçimsiz bir rejimin artıklarıydınız,
şimdi rüzgar vurur
kelepçeli gömleklerinize,
düşünceler savrulur ve rüzgar vurur.
Bir bulut kalkmaz bir şehrin gövdesinden.
Karanlık eller yürür kişiliğimize
Ölümüne bir buruklukla
geçtim hain sehpalar arasından
ellerimde sıcak kurşunlar,
defterlerimde başlamamış aşklar vardı.
Bombaların düştüğü yerde
mutfak saatleri durur
Ben cebimde harflerle gezerim,
bir bir çıkarır bakarım onlara,
ve
sözcükler gelir gözüme.
A’lar akşam olur,
selam hüdayi abi benim koray sana ulasamadim selam olsun gönullerinize