Bir yaz gününde,
bulutlardan çıkıp gelen bir yüz vurdu yüzüme
şehrin ahenginde dinlenen dudaklarım titredi birden,
yüreğim yaşamın gövdesinde yeşeriyordu,
önümde oynaşan, boğuşan ve serpilen hayat vardı,
iki göz ve bir nefes
Duvarlar birikmiştir bu şehirde,
dağlar kendinden geçmiştir
o coşkun bakışlar metruktur artık,
karar verilmiştir bir kere,
ağaçların gözleri bağlanmıştır.
Yeni düşünceler yeni örgütlere yakışıyor
her şey terliyor
ve trenler bir başka kalkıyor
bu şehrin peronlarından.
Düşünceleri örgütlemekle suçlandığım yıllarda,
Sokaklara bakıp
benimle büyüyen aşkları düşünürüm.
Benimle çağlayan bir suyun
derin girdabında,
başı sonu belirsiz bu aşkların,
Sökülmüş bir yaşamın ortasındayız
artık ne bir kedinin tüyleri kurtarır bizi
ne de ırmaklardan sis kapan ömrümüz,
tenimle tutunuyorum bulvarların ıssızlığına.
Şimdi bulutlara asıyorum
geçirdiğim o günleri,
Ey eskiyi düşünüp
güzelliğime bakan şehir,
ağladığın kadar ağladın
kaybolan sokakların için,
kirli bir kurşun bir martıyı vurdu, için sızladı,
sokaklar kayboldu, kayboldu yüzlerce çocuk,
İçimde bir semt kabarıyor,
kedilerle güzelleşen çocuklar vardı burada
rüzgarlar gözyaşıyla esmezdi
insanlar hangi kuşkularıyla sararırdı
sormazdı kimse
ölüm hep geç kalırdı,
Yaşam boşluklar bırakarak ilerliyor
yorgun sisler, ani tuzaklar çıkıyor karşımıza
parmaklarımız ve saçlarımız yaşlanıyor diye
korkmak neden,
elbet bulunur bir dönemeç sona gelmeden,
cazip ölümlerle kandırılan ey çocuk,
Öğle saatlerinde asidir zaman,
durgunluk dişlerini gösterir
ve hırpalar anıları.
Bu saatlerde saçların,
sevgiye muhtaçtır.
Sevdanın kanadındaki ateşlerle geldim
şu demir bulvarlara,
bana dair derin izler saklıdır burada,
omuzlara dökülen saçlar kadar
zengindir anılarım,
her güzellik bende adres,
selam hüdayi abi benim koray sana ulasamadim selam olsun gönullerinize