Tükenmez kalem gibisin.
Sadece ismin tükenmez.
Tükenmeyeceğini zannediyorsun.
Oysaki her saniye tükeniyorsun.
Cana can katan güneşim.
Aydınlık işçisiyim.
Fedakarlık benim işim.
Her gün yol alırım doğudan batıya,
Kuzeyden güneye.
Bilet aldım Temmuzun yirmi dördüne
Azrail’in, kapısını çalacağını bilmeden.
Selalar okunmuş minarelerden;
Doğduğum topraklarda adı yankılanmış sevdiğimin.
Beyazlara bürünmüş ürkek ceylanımın vücudu.
Fanilik oyununda şeytana olmuş çırak.
Bu ezanlar niçin okunuyor bir bak
İman dolu gönüllerle kutsallaşır toprak.
Kardeşlik aşkından yoksunlar olur helak.
Ecdadımızın kanlarıyla yoğrulmuş toprağımız!
Uykuya yatmış şehir, bürünmüş sessizliğe.
Esiyor yüce dağların serin rüzgarları,
Veda busesi konduruyor elemli yüzüme.
Camlarına perdeler çekilmiş evler;
Sağlı sollu dizilmiş, el sallıyor gidişime.
Vedalar kanatır insan yüreğini,
Sevdalı bülbül gibi söyletir dilleri.
Gurbete atılan ilk adımda,
Açılır hüznün kapısı;
İçilir ayrılığın çeşmesinden acı.
Sallanan eller kanatır içimdeki yarayı.
Sen! Çarşı pazarda bulunamayan,
Arayıp da zor bulunan;
Seslerden örülü, varlığı örtülü duygu.
Hayatta ender bulunan merhametin suyu.
Boş keselerde pul olmuş değerin.
Senden dünyaları istemedim sevgili!
Beklemedim kendinden vazgeçmeni.
İnişli- yokuşlu, dikenli
Kapına çıkan yollarda
Göstereceğin bir vefa uğruna
Harcadım deniz ılığı tebessümlerimi,
Vitrin güzeli,
Annesinin bir tanesi;
Ninnilerle büyütülmüş bebeği.
Ellerinde altın tarak, tararsın cilalı saçlarını;
Sağa sola dağıtırsın Fransız kokan havanı.
Lüks alemlerin kanat çırpan nazlı kuşu,
Ne diyor şu kopan fırtına
Fedakar, cefakar yağmura?
Hangimiz benziyoruz ki ona?
Bakar mısınız yağmurun yaptığına.
Acelesi var sanki yağmurun.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!