Ben Anadolu’nun asırlık çobanı.
Anam babam gibi tanırım bu toprakları.
Ayaklarımda Eyyüb’ün sabrı
Aşarım gökleri delen dağları;
Teperim ince, uzun yolları.
Her gün yürüdüğünüz yollarda
Sevgi bekleyen dilenciyim.
Benim de var hisli bir yüreğim,
Güzellik arayan pembe düşlerim.
İnsan okyanusunda olsam da bir damla
Kimisi için yazılışı sadece kuru, bir kelime
Benim için çözemediğim ,hayal meyal bir bilmece.
Buzlu camların arkasından görürüm seni her gece.
Mutluluk elbisesi altında düşünürüm seni sessizce.
Ürkek sırtımı, güvenle dayayabileceğim;
Haydi, sevdiğim!
Ara verelim
Şu kasvetli şehir hayatına,
Hızlı yaşamaya;
Nefessiz,yeşilsiz sokaklarda
Düşüncesizce koşuşturmaya.
Arıyorum,
arıyorum o sıcak yuvamı,
Kışa seslenen bir sonbahar akşamı
Yığınlar altında kalmış hatıralarımı.
Ayrılık ve hüzün düşerken dallardan
Artık birbirimizin
Kapsama alanlarının dışında kalan
İki cep telefonu gibiyiz.
Beni arayıp sorma.
Boşuna yorulma.
Biliyor musun?
Artık çok da takmıyorum kafama
Kötü insanları ve kötülüklerini;
Kaydetmiyorum hatırama,
Hatıramın duru ve temiz sayfalarıma.
Artık birbirimizin
Kapsama alanlarının dışında kalan
İki cep telefonu gibiyiz.
Beni arayıp sorma.
Boşuna yorulma.
Dünya, aşıkları aldatan üç boyutlu kafes.
Yalanların içinde ancak seninle alınır nefes.
Dağlar kudretine şahit, boyun eğer yüceliğine.
Güneş, aşkına şehit; erir günden güne.
Huzurun kaçtığı dünyada uykum sensin,
Ey, azizler şehri El aziz!
Yarimi büyüten anneliğe haiz.
Tepeye kurulmuş kartal yuvası sanki,
Güzelliğine yükseklerden bakar Harput Kalesi.
Sevdandandır zamana direnen Arap Baba türbesi.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!