Dört bir yana savurdu bizi ayrılık yeli.
Sarardı soldu benzimiz sonbahar yaprakları gibi.
Aynı gökyüzünün altında,
Yıldızlar kadar uzağız gönüllerin dünyasında.
Düştükçe ömrümüzden takvim yaprakları,
Söndü gönül fanusunda yanan sevgimiz.
Minik bir bıldırcının ürkekliği gibi çarpıyor yüreğim.
Soluğumun çarptığı soğuk enkazın altında inlerim.
Hayatımı paralayan hayaletler, uçar başımın üstünde;
Acısı dinmeyen yaralar açıldı bağrı yanık sinemde.
Filler tepinir kutsal toprağımın üzerinde.
Sana ne söylesem, nasıl davransam
Bilemiyorum.
En nadide sözcüklerimi seçiyorum,
Pamuklara sarıp da sana sunuyorum.
Bakışlarıma perdeler çekip de
Sana bakıyorum.
Huzur gözlerini yavaş yavaş yumuyorsa
Muhtaç olduğun ellerinden tutuver usulca.
Gülücüklerin ayçiçeği gibi soluyorsa
Biricik, mutlu günlerin sana elveda diyorsa.
Bırak inci tanelerini serpmeyi kara toprağa.
Hayatını aydınlatacak kutlu güneşin yoksa
Bakma bana öyle,
Ceylansı yüreğimi yaralayan gözlerinle.
Gönülleri yıkıp yakan öfkeler besleme.
Yakışmaz o çayır çimen gözlerine.
Yeşillikler hiç yakılır mı ateşle?
Bir gün sen de yorulursun.
Durgun su gibi durulursun.
Vazgeçersin koşuşturmaktan,
Herkese gülücükler dağıtmaktan,
Seni anlayamayanlardan,
Aslında her şeyin başı
Ve başımızı
en derin acılara sokan
Sevgiden mahrum kalmak,
Bir annenin koynunda bile
Şefkati tadamamış olmak.
Dört mevsim değişen duygularla
Yürüdük,yürüdük aynı yollarda.
Uzun yollar kısaldı varlığınla,
Hayat omuzlarımızda
dururken tüm ağırlığıyla.
Seninle kurallı bir cümlenin
Öznesi ve yüklemi gibiyiz.
Yerli yerinde her öğemiz.
Sıcak evimiz,dolaylı tümlecimiz.
Anne,babamız fiilde çatımız.
Çocuklarımız belirtili nesnemiz.
Yılların beline merhametle bastım.
Yoktur hiçbir canlıya kastım.
Hayatın zorluklarını sabırla aştım.
Dört mevsime göğüs geren taştım.
Yalnız kuru ekmeğim, aşım.
Katıktır hayatıma sevgim ve aşkım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!