Düşünmek sevdaysa ateşler içinde yanmaksa
Benliğinden vazgeçip seninle yaşamaksa
Nasılsın diye sormasın bana artık hiç kimse.
Öldü benliğim; bedenim, ruhum yaşıyor seninle.
Göremiyorum kendimi parlak aynalarda.
Kimsesizliği oynuyorum şu yalancı dünyada.
Perde sayısı belli olmayan aldatıcı oyunda.
Karanlıkta kalan fakirliğin siyah tülbendiyim.
Fark edilmeyen uçsuz bucaksız biçareyim.
Alkışlar süslü püslü kostüm giymişlere.
Eğilir başlar içi kof fikirlere.
Mevsimlerden sarışın sonbahar.
Yerlerde ölü yapraklardan kurulmuş hisar.
Yılın ardından kalan kartpostallık eser.
Yüreğimde bin bir türlü duygu eser.
Sabahın, açılmamış mahmurlu gözleri;
İliklerime işler zamanı aşan hikayen.
Yanık ağıtın yakar İçimi ta derinden,
Acıların dökülür nağmelerinden,
Hissederim yağmur çubuğuna
Can veren nefesinden.
Kasvetin karanlığı çökünce yüreğine.
Uçurumun kenarında yürüdüğünde.
İfrit’in sinsi sesini işitirsen zihninde.
Yitirme avuçlarındaki son umut damlasını.
Yaratan’ın ipine tutun sımsıkı.
Ve vardır çevrende bir kurtuluş kapısı.
Alışkanlık olamaz sevdiğini söylemek.
Laf olsun diye seni seviyorum demek.
Emeksiz nasıl olabilir ki sevgi,
Ok yemeden kaleler fethedilebilinir mi ki?
Sevdayla yoğrulup ateşlerde pişmeli.
Karanlık geceye hükmetmeye başlayınca
Sıra dağların arasında bir uçtan diğer uca,
Beyazlar içindeki masumiyetin gelir aklıma.
Gökten bahar yağmurları dökülür saçlarıma.
Toprak duvarlara gaz lambaları asılırdı.
Ey kar tanesi!
Güneşin doğuşunu beklemeden
Yüzümdeki gülücükler solmadan
Ocağımdaki aşkın sönmeden
Dünyama huzuru yayarak gel artık.
Gel de silinsin alnıma yazılmış keder.
İstesen de değişmeyen,
İçinde biraz da acı olan
Kimi keşkelerimiz var.
Düşündükçe içimizi yakar.
Kuş uçmaz, kervan geçmez dağların şahini;
Kavrulan topraklarda esen barış meltemi.
Neden açmıyorsun gözlerini?
Esirgeme benden huzur veren güzelliğini.
Göreyim büyüleyici gözbebeklerini.
Bak, ne güzel kokuyor yasemin çiçekleri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!