Kimsesizliği oynuyorum şu yalancı dünyada.
Perde sayısı belli olmayan aldatıcı oyunda.
Karanlıkta kalan fakirliğin siyah tülbendiyim.
Fark edilmeyen uçsuz bucaksız biçareyim.
Alkışlar süslü püslü kostüm giymişlere.
Eğilir başlar içi kof fikirlere.
Mevsimlerden sarışın sonbahar.
Yerlerde ölü yapraklardan kurulmuş hisar.
Yılın ardından kalan kartpostallık eser.
Yüreğimde bin bir türlü duygu eser.
Sabahın, açılmamış mahmurlu gözleri;
Kırılan saat olsa ne yapabilir ki zamana
zaman devam eder kendi yoluna,
sana bir şeyler katarak
ve senden bir şeyler eksilterek
bakmadan arkasına.
Kalabalıklardan kaçıp sana sığınıyorum,
Koynunda güvenle barınıyorum;
Sessizlik ülkesi sığınağım;
Yalnızlığımı paylaştığım,
Dertlerimi anlattığım,
Dert ortağım.
İliklerime işler zamanı aşan hikayen.
Yanık ağıtın yakar İçimi ta derinden,
Acıların dökülür nağmelerinden,
Hissederim yağmur çubuğuna
Can veren nefesinden.
Bir kartalın uçma rahatlığını verir bana varlığın.
Cesaretimdir arkamda hissettiğim güçlü duaların.
Baharlardan derlenen çiçek sepeti kucağın.
Beni sarıp sarmalayan sevgi demeti kolların.
Kaç kere çekip aldı beni ateşlerden
Kasvetin karanlığı çökünce yüreğine.
Uçurumun kenarında yürüdüğünde.
İfrit’in sinsi sesini işitirsen zihninde.
Yitirme avuçlarındaki son umut damlasını.
Yaratan’ın ipine tutun sımsıkı.
Ve vardır çevrende bir kurtuluş kapısı.
Alışkanlık olamaz sevdiğini söylemek.
Laf olsun diye seni seviyorum demek.
Emeksiz nasıl olabilir ki sevgi,
Ok yemeden kaleler fethedilebilinir mi ki?
Sevdayla yoğrulup ateşlerde pişmeli.
Kuş uçmaz, kervan geçmez dağların şahini;
Kavrulan topraklarda esen barış meltemi.
Neden açmıyorsun gözlerini?
Esirgeme benden huzur veren güzelliğini.
Göreyim büyüleyici gözbebeklerini.
Bak, ne güzel kokuyor yasemin çiçekleri.
Roller dağıtılırken bu fani dünyada,
en zor rolü vermişler babaya.
Başka söz sanatı yokmuş gibi
benzetmişler babayı
başında sert rüzgarların estiği,
her daim tepesinde karların yer ettiği;




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!