Bulutların arkasına saklanmış ay insanlığa küskün.
Homurdayan gök nankörlüğe kızgın.
Patlıyor şimşeklerin flaşları,
Çekiliyor izbe sokakların fotoğrafları.
Şehrin ruhsuz apartmanları yalnızlığın heyulası.
Çöplüklerde kedilerin, köpeklerin menfaat savaşı.
Azmini yitirmeyen maden işçisiyim.
Tırnaklarımdır kazma, küreğim.
Umut, yolumu aydınlatan fenerim.
Ölüm yolunda güneşler arayan seferiyim.
Karanlıkları davet eden gecelerde,
Karmaşık yazılar sokak duvarlarında hayat gibi,
Gönülden söylenmemiş hiçbiri.
Çocuklar sallanır beşikte zamanın henüz eskitmediği,
Hayalleri uçsuz bucaksız okyanus gibi.
Sokakları kucaklamış soba dumanları.
İLİM BAHÇESİNİN PİRİ
Memleketimin misk kokan çiçeği,
Karanlık dimağları aydınlatan güneşi,
Cehaletle cenk eden cengaveri,
İlim bahçesinin piri, eli öpülesi efendisi.
İnsan da format atmalı hayatına
Ara sıra ya da
En azından yılda bir defa.
Rahatlamalı kazan gibi kaynayan kafa.
Silmeli
Karanlık geceye hükmetmeye başlayınca
Sıra dağların arasında bir uçtan diğer uca,
Beyazlar içindeki masumiyetin gelir aklıma.
Gökten bahar yağmurları dökülür saçlarıma.
Toprak duvarlara gaz lambaları asılırdı.
Ey kar tanesi!
Güneşin doğuşunu beklemeden
Yüzümdeki gülücükler solmadan
Ocağımdaki aşkın sönmeden
Dünyama huzuru yayarak gel artık.
Gel de silinsin alnıma yazılmış keder.
İstesen de değişmeyen,
İçinde biraz da acı olan
Kimi keşkelerimiz var.
Düşündükçe içimizi yakar.
Yüreğimin söylediklerini
Anlatamaz dilim,
Acemi tercüman gibi
Çevirdikleri kekemeli.
Duygularım,akıntılı deniz.
Kimi rahat iş,
Peri eş,
Kuş sütüyle pişmiş aş,
Rakamları kabarık maaş
İster.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!