her akşamüstü kararırken sular
gölün camgöbeği rengi gözleri
hüzünle bakıyor Toros dağlarına
şımarık bir rüzgar yalarken
ellerinden tanırım seni, nasır tutmuş ellerinden
saçlarından bir de, oldum olası ak saçlarından
kokundan anlarım kapıdan girenin sen olduğunu
tütünle karışık, ter kokundan
sesinden tanırım seni, otoriter sesinden
tam unuttu derken
ikide bir kapımı çalmayı
erken sevinmişim, yine boş bırakmadın
ne cam koydun parmak basılmadık
ne balkonda adım atacak yer
kolay mı sanıyorsun
güzelliğine şiir söylemek
kördüğüm oldu seni görünce
dün yolda yürürken birine rastladım
ayak numarasını sığdırmaya çalışıyordu
kaldırım taşlarına
dubaların etrafında döne döne yürüyordu
ilk kez serçelere kızdım
İlk kez duymazdan geldim seslerini
İlk kez kıskandım yuvalarına dönüşlerini
Ve ilk kez bulutlandı gözlerim
dünyanın yükünü kaldırmaya çalışmaktan
sırtı kamburlaştıkça boyu kısalan annem
ne çok özletirdin kendini
eskiden olsa ne tez kırılır
ne tez incinirdim her bakışa, her söze
bilemiyorum çok mu duyarsız oldum
ya da barıştım mı herkesle
/…her gün aynı olacak değil ya
bazen karakışta nar çiçekleri gibi gülerken
bazen yaz aylarında buz kaplar yüreğimi
geriye dönüp baksam belki de bulurdum
Hazana evrildi bahçemle bağım
Kuruyup döküldü dalım yaprağım
Ne dostum olursun ne dert ortağım
Köşede kuytuda ağlar mı sandın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!