Ermenek Destanı
Yalçın dağlar kadar insanları sabırlı
Gönülleri pırlanta, elleri nasırlı
Bir gizli tarafı var atalardan sırlı
Sade keklik değil Ermeneği anlatan
Ey benim haçlı dili ile
Arapça arasında kaybolmuş dilim;
Ne etsek de kurtarsak,
Şaşkın elinden seni…
Kalmadı senin o lezzetinden birkaç dilim.
Sanki eylüller daha bir eylül,
Kışlar daha bir yakın sanki.
Çok eylüller gördük
Ve sonrası kışlar
Ama peşini takip etti
Ey sevgili
Bir halin var ki;
Karadağ kadar mağrur,
Karadağ kadar görkemli,
Karadağ kadar gizemlisin.
Ey Yar,
Varlığım sayende var.
Yok iken cismi fanim
Yok iken ruhu bakim
Sendin bana Yar…
Bu dümen nasıl bir dümen ki; herkes suyuna giriyor,
Ben adamım diyen, iki günde o dümen suyunda eriyor.
Dümeni kıracaklar, gemiye binince daha çok destek veriyor,
İsyan bu: “Demokrasinize de siyasetinize de lanet olsun.”
Vatan-millet, bayrak-toprak, din-iman, edep-ahlak ve haya,
Dün gidenler oldu,
Hiç gelmemiş gibi.
Dün gidenler oldu,
Hiç gitmemiş gibi.
Dün gelenler oldu,
Hiç gitmeyecekmiş gibi.
Bir kaç bardak çay demle,
Bir iki de atıştırmalık sıradan.
Eski günlerin hatıraları olsun ama mutlaka,
Koyu bir sohbete dalalım bıkmadan...
Al getir çocukluğumuzun mutlu günlerini,
Dertleri doldursak
İnce belliye…
Bir de kesme şekerle tatlandırsak,
Muhabbetle karıştırsak…
Besmele ile başlasak,
Her yudumda,
Dertleştik çiçeklerle,
Derdi olur mu demeyin çiçeğin…
Onlar da dertli.
Rüzgardan yana, güneşten yana,
Arıdan, böcekten, kelebekten yana
Yağmurdan ve topraktan yana.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!