Muhtacım Ya Rabbim çok muhtacım
Saklayamıyorum artık içime sığmıyor acım
Mutluyum Ya Rabbim sonsuz mutluyum
Lütfu kereminden, affından,
Sevgilinin şefaatinden umutluyum
Günler geçti doludizgin, bilinmez bir meçhulde kayboldular.
Bir selam bile vermeden geçip,
o fırtınaların savurduğu hayatımdan geriye,
sarı, kızıl renklere bürünmüş bir sonbahar bıraktılar.
Kışın habercisi sonbaharın en yükseklere bir hediyesi olan beyazlıkları,
dumanlar tüten başıma bir taç gibi işleyip de geçtiler.
Sevmeyi bilse de Leyla,
Sevilmekten bihabermiş.
Sevdiği kadar
Sevilmeyi de bilseydi Leyla
Mecnun, mecnun olur muydu hiç?
Mecnun, sevilmeyi bilmiş
Katıvermek dertleri arzularımın rüzgârına
Çekip gitmek var Kaf dağının ardına.
Sonra ferman etmeli katledilmelerine dertlerin.
Dönüp seyran etmek istiyor gönlüm
Yârin gönül bağına...
Sana giden yollar mayınlı geçilmez gülüm
Mayın tarlasında gül de yetişmez gülüm
Sen orada, ben burada, hasret tam ortada,
Sevda bir nehir olmuş ama içilmez gülüm.
Sen seheri geçmişsin kuşluk vaktinde
Bir kavgada başımı yaran taşını
Kapkara çorak toprağını
Kara dağdaki aç kurdunu
Gökte uçan kuşunu sevdim.
Gün geldi taşlar mihrap oldu
Küçükle küçük olduk,
Büyükle büyük...
Uyumu,
Anlaşmayı, konuşmayı başardık,
Ama seviyesizin
Alçağın ve edepsizin
Ey mevki
Ey Makam
Sen ne görkemli bir şeysin…
Abası olmayan çulsuza aba,
Libası olmayan çıplağa giysi,
Şerefi olmayan şerefsize kılıf
Karıştır kazanı dibinde ne var, neler çıkar,
İyiye güller, yaramaza bir koca tokmak çıkar
Sahipsiz sanmasın kimse bu Şehr-i Karamanı
Yolların bir ucu hizmete, bir ucu MEYDAN’a çıkar
Mezarım
Bir mezar kazıverin serin topraktan
Örtüler örtün üstüme daldan yapraktan
Taşlar dizin çepeçevre sağlı ve sollu
Beni de götür huzur deryasına yeşil dört kollu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!