mektuplar vardı
eskiden
ıslak mektuplar
hüzün veren
özlem gideren
iyi geceler
renkli rüyalar sevgilim
uyurken beni düşün
mesela bir kelebek gibi
çiçekten çiçeğe konarken
kitaplardan fener yaptım
yolumu aydınlattım
gündüzümü, geceme
gecemi, gündüzüme kattım
aydınlandım...
Sevgiden geri kalan, bende bir elem var
Hala içimde yanan bir kızıl alev var
İnan ruhumda ruhun, gözlerimde sel var
Dökülen ak saçlarda, bitmeyen hasret var.
güneş gündüze
yıldızlar geceye
tutsak
ırmaklar akağına
ağaçlar toprağa
'bir lokma, bir hırka' için:
elleri gresli
gözleri yorgun
yüzleri üzgün
minikler gördüm
yansıyordu hüzünler
kentin
ıslak kaldırımına
ay ışığında
bastıkça taşlara
Yirmilerden, Atmışlara
kadar açıktı hava
sonra
gözler bağlandı
körebe oyunu başladı
Günün şiiri olması gerektiğini düşündüğüm bu şiirden anladığım, yetimhanede büyüyen yetim bir çocuğun, rüya görmeyi, kederi ve umudu bilmeyişi, yetimhanenin taş duvarları arasında yaşamının bir tükürük izi kadar değersiz oluşu ve bu taş kanatlar nereye savurursa oraya gidişin bir mecburiyet olduğunu ...