kanadı kırık bir kuş gibiyim
salsalar uçamam
bendi yıkılmış baraj gibiyim
ne kadar ağlasan dolamam
dalından düşen meyve gibiyim
arkadaşım
sırdaşım
sevgili gitarım
seninle
ne güzel günler yaşadık
prangaya vurulmuştu duyguları
yetimhanenin soğuk taş duvarlarında
Oliver'ın
bilmediler
bilemediler
kanatları kırık kuşlar geçiyordu şehrimden
sessiz
sakin
sanki küs gibiydiler
kanatları kırık kuşlar geçiyordu düşlerimden
Onbeş şehit verdik bir günde
Acılar dinmez anaların yüreğinde
Ulan kahpe dölleri, şererefsizler!
Bunun intikamı alınır elbette.
Vampir gibi kana susamışlar
sen umutlarımın ötesinde
bence yitik kalbimce yaşayan
unutamadığım sevgilisin
...GÜL
sana sesimi duyurabilmek için
dünya bir sahne
hayat bir traji-komik
bizler birer oyuncu
oyunumuz iki perde
tek seans
Günün şiiri olması gerektiğini düşündüğüm bu şiirden anladığım, yetimhanede büyüyen yetim bir çocuğun, rüya görmeyi, kederi ve umudu bilmeyişi, yetimhanenin taş duvarları arasında yaşamının bir tükürük izi kadar değersiz oluşu ve bu taş kanatlar nereye savurursa oraya gidişin bir mecburiyet olduğunu ...