döner göçmen kuşlar,
coşar, ırmaklar çağlar,
sürer sürgünlerini ağaçlar,
bahar gelince.
güller tomurcuklanır,
aşkın kutsallığına inanan
iki kalpti onlarınki
gözleriyle sevişirler
ayrılıktan hiç söz etmezlerdi...
ansızın gitti Virjini
canım sıkkındı bugün
oturdum nehir kenarına
kapılmışım suların akışına
takılmışım bir kurbağanın
ürkek bakışına
'kurbağacık korkma' dedim
kin doldurup toplara
kanla suladılar çiçekleri
uçurtmaları ellerinden vurdular
yoldular kuşların kanatlarını
namlulardan misket yağdırdılar
Kıpırdaşır hüznün esintisinde
yüreğin kuruyan dalları
kokar teninde
gül kokulu şarap
bağ bozumunda
yürüdüm dağlara bir hışımla,
dağlar heybetimden korktu
önümde eğildi, mahçup bir şekilde
özür diledi
ırmaklar akıntısını kesti
Günün şiiri olması gerektiğini düşündüğüm bu şiirden anladığım, yetimhanede büyüyen yetim bir çocuğun, rüya görmeyi, kederi ve umudu bilmeyişi, yetimhanenin taş duvarları arasında yaşamının bir tükürük izi kadar değersiz oluşu ve bu taş kanatlar nereye savurursa oraya gidişin bir mecburiyet olduğunu ...