Kaz dağında yeşerir çiçekler ve otlar
Yaylalarında yayılır kazlar ve atlar
Zirvesinden patlar soğuk pınarlar
Benim bin pınarlı idâ dağım.Yüz bin çeşit çiçekleri mis gibi kokar
Bir tarafından yağ, bir tarafından bal akar
Efsanevi Sarıkız’ı zirveden denize doğru bakar
Gönül kapısını sana, sonuna dek açmıştım,
Bu sevdayla kalbime, bir hançer gibi vurdum.
Ben her şeyi bir yana, bırakarak kaçmıştım,
Hayallerden kendime, bir darağacı kurdum.
Onlar giyer, yeşil başlar
Çatar durur, kara kaşlar
Sözü zehir, dilde taşlar
Aşkım Hak'tır, kime ne ki?
Kintsugi...
Ben,
acemi bir ustanın elinden çıkmış, sade bir kaseydim,
tek rengin ve pürüzsüzlüğün sükunetinde.
Kırık Pusula..
Yosun tutmuş kuyuların dibinde aradım seni,
sessizliğin çığlık attığı o en karanlık demlerde.
Hiçbir ayrılık, iki kişiyle başlamazmış meğer,
senden kalan o derin boşluğu kucakladım sadece, çaresizce.
Kırık Terazi..
Gökte yıldızlar küskün, ay ışığı soluk,
Suskun dudaklarda donmuş eski bir soluk.
Yüreklerde kor bir acı, her bakış donuk,
Bir feryat yükselir, kimsesiz, boynu buruk.
Ey insan bencillikte ileri gidiyorsan
Ağayım paşayım diyorsan
İşte budur sendeki noksan
Hak da olmak için kitap okuyalım.Okumak da kalmışız geri
Suçlu saymışız kaderi
İşte budur insanımın kederi
Akçay’da bir sancı, denizde bir yüz.
Zeytin yaprağının gümüşü vurur suya
kazdağları’ndan inen o bildik rüzgâr
alnımda biriken ter tanelerini değil
kalbimdeki görünmez yarayı kurutur.
Yüreğim bir dergâhtır, derdi zikir eyleyen;
Gözlerimden süzülür, hicranın kara seli.
Gönlüm sensiz perişan, her demde "ah!" eyleyen,
Kaderime yazılmış, bu sevdanın çileli.
Hasretin bir urganmış, boğazımda gizlice,
Tanrıların yurdudur, yüce Kaz Dağları’nız,
Gök mavisi sulara, uzanır yamaçları.
Zeytin denizindedir, yeşil saltanatınız,
Taç yapar her bir dala, zeytinin ağaçları.
Oksijen çadırıdır, solukların en hası,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!