Keşmekeşin bağrında ışık hüzmeleri, kılıç parıltıları
İğneli sivri kelimeler, sarkastik gülüşler ve yankıları
Hicvin vatanı Roma’dır dillerdedir halen mısraları
Unutulmadı hala Juvenal’in öfkesi, Persius”un iğnesi
Nakşoldu hafızalara Horatius’un zarif dokunuşları
Bebek yüzlüm, yeşil gözlüm, mahpeykerim
Hicranla doldu yıllar hep seni arar gözlerim
Her gece seni sayıklar, düşlerde seni beklerim
Ölüm mü vuslat mı meçhuldeyim sevgili
Hapis bu, bir karelik gökyüzü, göklerde prangalı
Alnıma Sidre’den düşen bir mühür basılı:
“Yıkımlar da bir yakarıştır” tabulası yazılı
İşte Tanrıların kaynağı, işte medeniyetlerin menbaı!
Böyle bağırıyordu Batıya ilk olarak İskender
Hind’e göre kâinat aşk ve kin arası bir rakkastır gelip gider
Yunan mucizesi tüm ihtişamıyla Asya’nın yamağı
Pythagoras’lar, Demokritos’lar, Lykurgos’lar…
Taşların hakimiyetinden uzak, karalardan ötede
Hür ağaçların boy atabileceği bir yerde
Denizin yakınında yosunların üzerinde
Seninle buluşmaya geliyorum o rüya şehirde
Mazinin acı tatlı hayalleri sislerle dalgalanır
Ölüm bu, tüm organların ruha isyanıdır
Her yerde dondurucu kış rüzgarları esiyor
İnsanlık heba olmuş giyotinden buzlar kesiyor
Bu sonbahar başka bir hüzün var bende
Ardından bahar gelmez bir kışa yolcuyum
Çalınan yıllarım kor gibi yanar yüreğimde
Sonsuzluğa uzanan düşler yoluyum
Zamanı hazan, kalbimi hüzün içiyor
Ben bir acı çekme ustasıyım,
Hayalsiz bir ıstırap mugannîsi
Acılar galerisinin jön prömiyesi
Ben gözyaşı seylâplarında bir damla
Elemler geçidinin protagonisti
Eskiden gökyüzünü çok seven bir kadındı
Sevgilisi semayı beklemek için uzanırdı
Ama gökkubbe yok ve deniz bunu bilmiyor
Bu yüzden kafkaesk aynasını kırıp biçiyor
Sevgiliye erişmek için dalgalardan dağlar diziyor
Serâzâd, bedencil ve gamsız bir yüzyıl
Nice yapay mutluluklar yarattı
Ama ummanlarca gerçek ıstırap ve acı
Talihsiz insanları kuşattı
Kibri ve cehaleti özgüven sayan yüzyıl
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!