Temkinsiz gemiler gibi karaya oturmuşum
Parçalanıyor zülal sükunetler vurulmuşum
Gölgeler fiyordunda oturmuş ağlıyorum
Ama bu gözyaşları nedendir bilmiyorum
Yürüyorum hayat denen mecrada düşe kalka
Kanlı izler bırakıyorum arkamda neden ola?
Gölgem kanıyor, kanlı adımlarla yollarda
Gölgem kanarken bedenim sapasağlam hayatta
Hayat ağacının dallarında yeşil gölgeler asılı
Bir Gürcü dilberinin afitâbî ışıltısı, güzeller hep kaygılı
Kaybolmuş bir cennetin ışıkları gözlerinde parıldadı
Gözlerinde mum damlaları gibi yaşlar ışıldadı
Granit yürekli o gecenin sessizliği çökmüştü yüzüne
Neon ışıkları rüzgarlı geceyi süzüyordu dalgın
Bir kulede iki ayna arasına asılmıştık yüz yüze
Helecanlar içindeydin o an ve sanki bana dargın
Ey elem ve ıstırap, neden seni sevmeyeyim?
Yanakların solgun, dudakların soğuk diye mi?
Boğucu kucağın, insanı taş eden bakışın yüzünden mi?
Sen bütün kadınlardan çok yakıp kavuran dilbersin
Gökten bir yıldız seçip buluşurcasına
İkisi de aynı anda bakacaklardı ona
Tek bir geminin bile geri dönmediği o limana
El ele kanat çırpacaklardı yan yana
Gün batıyor yeşil perim
ellerimi tut
Seyredelim gurûbu varlığı unut
Batan günün kızıl ışıkları
yosunla örülü yıkık duvarlarda
Hazan mevsimi ilerliyor, tabiat soluyor
Güneş ânen fe ânen hıçkırıklarla doluyor
Ekim bulutları ve sis kümelerinin altında
Renkler sararıyor, hüzün kalpleri sarıyor
Cemreler düşerdi Nil yeşili gamlı gözlerinden
Hayatın kenarında ya da dışındaymış gibi yaşıyordu
Göğün ve suyun karanlığı birbirinde erirken
Hayal kayığı hep o sükunla kayıp gidiyordu
Gecenin gözü ve ayın hâlesi arzı endam ederken
Ayaklarım göklerde saçlarım yerlerde
Engin bir denizin uğultuları var her yerde
Ağlamadım lakin yaşlı gözlerim yüreğimde
Hevesle can atıyor yaşları süzülmekte
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!