Hücum borusu duymuş savaş atları gibi
Ömür ihtirasla koşuyor o meçhul ülkeye
Rüyaların mayasından yoğrulmuş beldeye
Dert tugayının askerleri geçiyor baktım caddeye
Düşünüyorum loş pencerelerde titreyen lambaları,
Annemin fısıltıyla örttüğü uykusuz duaları
Sobalı evimizin dumanla örttüğü sabahları
Ve aynada çatlayan çocukluğumu, küskün hatıraları
Düşünüyorum, un çuvallarının üstünde uyuyan geceyi
Serâzâd ve dümensiz rüzgârlarla savrulan
hantal ve bahtsız bir kayığım
hayatımın enkazıyla yorgun dalgalara layığım
Lirik ve trajik bir ölümdü bu
Şakayıklar sıralı pencerenin altında
Feryatfeza bir hengâmdı
Sûzinak bir gecenin sabahında
Elem dolu bir ebediyetti o saatler
Yalnız o bilir
Karmantin çiçeklerinin
hangi kuytuda gizlendiğini,
İnanın sadece o bilir
Dita çiçeklerinin
Bir Gazzeli çocuktur minik Hasan
Beş yaşında bütün yürekleri yakan
Ardında gözü yaşlı bir şair bırakan
Hasan bu çok tatlı çok sevimli
Her şey müzik ve nağmedir âlemin
Müzisyen yaradılışlı insanlar için
Sorumsuz ve güneşli yaz günleri
Rüzgarların ıslık çaldığı geceleri
Kuşların efsunlu türküleri
Ah bu geceler, kimi ne tatlı, sevgili ve huzurlu
Kimi kapkara, yıldızsız, aysız, korkularla dolu
Kendi ölümüme ağlamak geliyor içimden
Kimi romanesk gecelerde ağlıyorum gerçekten
Denizin üstünde parlayan sabah yıldızı
Yorgunum çok, hayat içimden süzülüp gidiyor
Gölgesi güneşin deldiği sis gibi yaldızlı
İçimde uğuldayan zamanın sisi dinmiyor
Mesut anların altın kırıntılarını arıyor
Vaad edilen gün geldiğinde
Dağlar ufalanıp bulutlar alevlendiğinde
Gün ortasına karanlıklar oturup
Denizler Gigantlar gibi dikildiğinde
Yine bana merhamet edecek misin Tanrım?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!