Bu dalgınlık nedir?
Susmuş şehir!
Masada üşüyen ruhun mu?
Delik deşik olmuş hayallerine,
Son kurşunu
Arkada mı sıkıyorsun?
saçları kınalı gözleri kahverengi
kolunda gri saat tırnakları ojeli
siyah saçları belinde inci gibi dişleri
nefes aldıkça iyi ki doğmuş diyorum.
üzerinde pembe gömleği altında mor eteği
sandım ki beni unutursun
sandım ki beni bırakırsın
unutmamış ve bırakmamış olduğunu
hikayenin karşı tarafında beklediğini
görmemişim
özür dilerim.
Rüzgar estikçe çarpıyor
Kapılar pencereler
İki ağaç arasında
Bölüyor yalnızlığı tam ortasından
Tavuk ve böcek sesleri
herkesi kaybettin
en çok da kendini
özgürce uçmak tek hayalindi
ama bir çağlayanda
su içerken öldün.
yağmurlar yağmaz oldu bizim taraflara
toprakta kaldı alamadığımız hatıra
sevgi bahar gelmeden de solarmış
anladım ki sonbaharda...
ocakta çayın, kalbinde başkası
sensiz bu şehirlerde
sonbahar yaprakları
yeryüzünün ilk suyuna dökülürken
o içten olmayan gülüşün var ya
iyi ki seni hiç tanımamışım derken
kaderime yazılmamış olman
öylesine bir gün bir yerlerde buluşalım
sen saçlarını ilk tanıştığımız gün ki gibi
arkadan bağla
ben ilk gençlik hevesiyle sana sığınayım.
öylesine bir gün bir yerlerde buluşalım
doydum dünyadaki her şeye
herkese...
belki hep birlikte neşeyle
yürürken seninle
keşke hep aynı yolda ölseydik...
öyle uzaklardan açtın ki kapıları
daha yeni fark ediyorum
karanlık bir akşamda
bütün aydınlıkları
zamansız sayıyorum
ölümsüz olan karanlıklar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!