Oldu mu ya arkadaşım?
Böyle zamansız bırakıp gitmek var mıydı?
Sen demezmiydin bana
'dost ile içilir bu içki'
Peki şimdi ben kiminle kaldıracağım kadehimi?
Aslında kırıldım sana
Mademki talihsiz bir kulun idim
Niçin beni baştan sen öldürmedin?
Daha yetmedi mi çektirdiklerin?
Ömrümü tükettin, hiç güldürmedin.
İsyanlar etmedim yetişir diye
Yıllar yılı bu hasretin, yüreğimi yakan közdü,
Mutluluğu yaşatmadın, ayrılığın beni üzdü,
Aramıza giren ise söylenilen yalan sözdü...
Kimselere diyemedim, benim aşkım hep öksüzdü.
Kavuşmamız hayâl idi, gönlüm kaldı âh u zâr da
Çakmak çakmak gözlerin,
Yıldızlar kadar uzak,
Ulaşmak istedikçe,
Yolumda bin bir tuzak.
Bu sevda deryasında,
Senden kalan tek yadigâr,
Resmin ile bu mektuplar.
Âşkımızın üzerine
Kâbus gibi çöktü yıllar.
Mümkün değil o günlere,
Ufuk ta güneşin batması ile
Gömülüp gidiyor bir gün maziye.
Ardından bakarken yaşlı gözlerle
Ömrümüz geçiyor istemesek de.
Avunmak boş yere,etmez teselli
Bir ocak sabahı erkenden,
Evden çıkıp işe giderken.
Bir çocuk oturuyordu köşe başında,
Hemen hemen desem, on bir, on iki yaşında.
Solgundu benzi, morarmıştı yüzü.
Yanına koştum görünce öksüzü.
Hekim gelse çare bilmez yarama,
Islah olmaz bu dert, beni öldürür.
O zalim yâr kına yaksın eline,
Öldüğüm gün onun düğün günüdür.
Güvenmiştim ona, arkamdan vurdu.
Saat dokuzdu Haydar paşa garında,
Tüm saatler dokuzu vuruyordu…
Trenin penceresinde son kez göz göze geldik seninle.
Hareket etmeye başlarken tren,
O küçümen, pamuk ellerin, ellerimin arasından sıyrılıverdi.
Terli ellerimde, soğuk rüzgâr esti bir zaman.
Hadi getir meyhaneci,
Şöyle bir donat masayı.
İçki kadehleri de koy masaya,
Bu gece,içip de,sarhoş olmak istiyorum.
Kemancı,gel sen de çöküver masaya.
Dokun kemanın tellerine,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!