Yeni biçilmiş çim gibi kokardı
Her barışmamız
Başımız taze misk deryasıyla uzanırdı göye
Ardımız yanmışlıkların kah çirkin,
kah güzel, bazense sadece geride kaldığı için güzel mezarlığıydı
Üzerine toprak atma zahmetinde bulunmadığımız,
Ellerin sefarad bavulu gibi kokmakta
Anlamayacak ne var
Yani hasret
Yani umut
Yani terk edilmiş hatıralar
Yeni hasretler
Dalgalardan seken taş gibi
Her şahlanış dibe bir adım daha yaklaşmaktı,
Her yudum nefes bir adım yaşam,
Bir adım yok oluştu,
Adın güzel günlerin kapılarına açan anahtarların
Birbirine değdiği zaman çıkardığı sesi anımsatır,
Her biri sana çıkacak olan yolların,
Çocuk seslerinin birbirine karıştığı
Bir yerlerinden tatlı sitemlerin söylendiği
Yıkıla yıkıla öğrendim ben beni yapmayı,
Ceketsiz gece gezinmelerim var
Failinin senin olduğun
Yel değirmenleri bile yokken
Kimeydi bu don kişotluğum?
Ceketsiz gece gezinmelerim var benim
Sonbahar umursamazlığı sarmış
Ucuz tatil kasabalarını
Sanki dağ taş nefes alıyor her yerde yağmur buğusu
Nerede yazın şehzade acelesiyle kapılan bankların meşguliyeti,
Balıkçıların ucuz şarapla merhabaladığı
ilk palamutların kokusu
Sonbahar kapıda
Güneşin son serenadı
Göndere çekilecek yağmurlar
Yerde tüm gücüyle döverken deniz kıyıları
Arz da boş mu durur kirlenmiş pamuk yığını gibi
Uzanmış bulutlar
Bir ümitsiz umuttu hislerim
Gerçeklerse
Struma'nın akıbeti
Yani kavuşamayışlar
Yani rengi göz yaşından solmuş hatıralar
Yani siyah beyaz resimler
Kadın umursamazlığı kadar
Acımasız bir şubat akşamı
Yakamda kokusu çocukluk günlerimden kalma
Bir kaç anı cilası çizilmiş bir piyano adeta
Sessizce beklemekte beni
Bir ağır ki ellerim ellerine değmediği günlerde
Dudaklarında gelinlik beyazı temizliğinde bir tebessüm
Biliyorum papatya kokusu taşıyan baharları seversin
İçinde kim bilir ne güzel çiçekler yetiştirdin
Bunu en iyi sen bilirsin
Sen ne güzel annesin, ne güzel kadınsın



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!