İstanbul beni anlatıyor mu sana
Yetim kaldı yürek işçisi vapurlar
Yüreğimi bıraktım 8.10 vapurunda
Çaresizlik nedir bilir misin
Yüreğini bıraktığın yerde kalamamak
Gidişine bir şiir yazsam
İstanbul şahidimdir ki;
Saçların yağmurlu bir cumartesi
Ahh özlem kokuyor
Evladına yetim anneler gibi
Kadife hası teninde, papatya mevsimi
Çay bardağımda, dudak payı gülüşün
Bir serçe tünedi, koğuşun penceresine
Şimdi göz gözeyiz, aramızda dikenli tel örgü
Dokunsam kural ihlali
Mapushanede isyan sebebi
Gardiyanların cebinde yasak kelimeler
Voltada türkü tadında ıslık sesleri
Dizlerinden öpsem çocuk
Yok, yok, simit tadındaki gülüşünden
İyi değilim be çocuk
Ülkem gibiyim, dört bir yanımdan
Patır patır intiharlar dökülüyor
Ellerim titriyor, artık tütünde saramıyorum
Bazı insanların yalnızlığı
Talan edilmiş kadim topraklar gibi
Dışı toz tutmuş
Raflardaki kitap misali
Oysa içinde nice tarihi güzellikler gizli..
Erkek toplumu olarak
Ruhumuzda, vicdanımızda,
Biraz manevî değer kaldıysa,
O'da kadınların sayesinde.
Yoksa tutunacak bir dalımız yok..
Heveskâr değilim sen gideli
Cigerimi söküp alacak, şiirler yazmayı
Senden sonra öğrendim
Türkülere sarılmayı..
Kaburgalarım demir parmaklık
Göğüs kafesimde açlık grevi
Şiirleri bile; sarhoş edecek
Bir gülüşe sahipsin, kadın..
Sol yanım bir boşluk diyarı
İçinde bir at, dört nala koşuyor
Ruhum kırbaçlanmış gibi
Bu gece, çok acı esiyor rüzgar
Yağmur damlasını, ortadan ikiye bölüyor
Göğsümde, tam şuramda
Kim bilir; hangi coğrafyadasın
Hangi kentte
Hangi kasabadasın
Kim bilir; kimler gülüşüne aşık
Kimler gözlerine şiir yazıyor
Ve sen; bir ilkokulun bahçe duvarına




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!