Gel Kahvaltı Yapalım,
Sen yumurta yerine gözlerini kır gözlerime,
Ben çay yerine sevgimi dökeyim yüreğine,
Ilık ılık aksın sevda içimize.
Sen çay bardağını tut, ben ellerini,
Tereyağı balla sevdan, sevdamla buluşsun.
Delikanlı, hayatın ona yaşattığı acılardan ve sıkıntılardan bunalmıştı.
Evi yalnızca bir otel gibi kullanıyordu; genellikle günün tamamını çalışmakla geçirir, iş çıkışlarında ise kahvede ya da sokaklarda arkadaşlarıyla vakit geçirir, eve yalnızca uyumak için giderdi.
Günler günleri, aylar ayları kovaladı...
Bir gün delikanlı, sosyal bir platformda güzeller güzeli bir kızla tanıştı.
Kız, adeta gizemli bir kutu gibiydi. Matruşka bebekleri gibi, onu anlamaya çalıştıkça yeni yeni acılar çıkıyordu karşısına.
Merhaba kalbim
Biliyorum sana gelmeye
Yüzüne bakmaya yüzüm yok
Çok üzdüm çok kırdım çok incittim seni
Hiç bir sözcüğün beni afettiremeyecegini de biliyorum
Ama bir büyüklük yapıp afetsen ya beni
O sana hiç gelmedi
O hiç senin olmadı
Gördüğün bir rüyaydı
Bir kurgu… uyandın ve bitti
Yorma yüreğini
İnsan neden hep başkalarının isteklerini yapar da kendine hep geç kalır?
Neden mutlu olmak varken acıyı seçer?
Ve neden etrafı onlarca insanla doluyken sadece bir kişinin yanında olmasını ister?
Nedenler içinde cevapsız kalmak da sevgiye dair mi?
Peki, sevgi bu kadar acı mı?
Öyle bir aşk ki bu
Benim sana beslediğim,
Gözlerimden süzülen bir damla yaşta,
Bir umutta, bir hayalde gizli;
Ne karanlık geceler söndürebilir seni,
Ne de kasvetli günler unutturabilir.
Bana istediğin şekilde davranabilirsin,
İstediğin şekilde konuşabilirsin,
İstediğin şekilde anlayabilirsin.
Ama lütfen, senden bir tanrı yaratmamı bekleme.
Ben iki ayaklı putlara tapmayı reddedeli yıllar oldu.
Anlatmak istediklerim
Anlatamadiklarim
Ertelediklerim
Vazgectiklerim
Avuclarimda solanlar
Yüreğimde ölenler
Dudaklarımdan dökülen sözler dilimi yakıyor,
Bu nasıl bir acı, kanım bedenimde donup kalıyor.
Nereye gidiyor insanlık?
Bu canilik, bu barbarlık ne?
Biz, annelerimizin babalarımızın öpüp koklamaya bile kıyamadığı çocuklar değil miydik?
Dilimin küflü ve çürümüş yanından yazıyorum.
Yüreğimin balta girmemiş ormanlarında kaybolan çocukluğum,
kapı eşiğinde salçalı ekmeğin hasretiyle yanarken
ben, gözyaşının yanağımı nasıl yaktığını öğrendim.
Tüm çocuk yanım ısrarla büyümeyi reddederken büyüdüm
ve kirlendim.
Hayranınım deniz hanım
Siz İzmirlisiniz galiba. Ben de Aydınlıyım, hemşeri sayılırız. Birbirimizi takip etmeye yorumlamaya ne dersiniz?
Dost selamlar.