Biz çocukken çok oynardık
Oyunda düşüp yaralanırdık
Yaralarımıza toprak basardık
Diz yarası büyüyünce geçer dediler
Büyüdük diz yarası geçti
Sevdiklerimizi yüreğimize bastırdık
Sabah birşeyler fısıldadı
Doğan güneşin kulaklarına
Güneş beklemiyordu durakladı
Sabahın dizdiği bu methiyelere
Önce bir anlam veremedi
Hayatı güzel kılmak için çabalayan
Ama kendisi hiç mutlu olamayan
Şu ellerimin hakkını kimden isterim
Ah benim yaşadıkça emeğinin
Hakkını almayı başaramayan
Ağlayanların derdine katlanmak için
Gecenin karanlığına sanki biraz ihtiyaç var
Çünkü gecelerde ağlayanların tamamını
Sabaha ulaşamama korkusu sarar
Kapılar açıldı gidiyorlar işte
Yazık ki tüm güzellikleri ile gidiyorlar
Bölük bölük tabutlar omuzlarda
Hayatımızdan sessizce çıkıyorlar
Hangi çağın karanlığıdır bu oyun
Neden bizi boynu bükük bırakıyorlar?
Tebessümlere bile hüzün hakim olmuştur
Kan kustuk dudaktaki kanı gizledik
Kızılcık şerbeti iksirdir dedik şifa niyetine
Döndük hanemizde kan tükürdük
Hani nerede o günler?
Köşelerde boyun büküp ağladığımız
Kırgınlıklarımızı yüreğimizde sakladığımız
Ocağımız tütsün diye geceler boyu çalıştığımız
Bu yine bizim kasabadaki
Erken akşamlardan biridir
Şu an Zakirin Meyhanesinin
Tamda açılma vaktidir
İki kadim dostun buluşma
Günahkar duyguların kavuşma
Lügatımdaki tüm kelimeleri bir bir kullansalar
Yine de yaşadığım cehennemi kimse anlatamaz
Eşkiya masallarındaki eziyetin bin dirhemi
Girse gönlüme benden bir çakıl taşı koparamaz
Yoruldum ama hiç bir şeye değmedi
Hayatı güzelleştirmek için çabaladım olmadı
Bu saatten sonra pişmanlık fayda etmiyor
Eski hep özleniyor ama yaşanmıyor




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!