bir mayıstı
bin dokuzyüz yetmişyediydi
taksim kızıl kana boyandı
yüzyirmialt can yaralı
otuz dört yoldaş şehit edildi
kızıl kanlar içinde taksim
PENCEREMDEKİ BEYAZ DÜŞ
penceremi beyaz düşler süslüyor
düşerken lapa lapa kar Bostancı caddelerine
deniz bir güzel şimdi
kar dağlara düşende
dağlar gülü neylemiştir
solunca en renkli kır çiçekleri
bu alıp-satıcı gönül
vurur dingini nerde olsa
çiçek alacağım
sana mektup yazmak istedim
ağzı sınanmamış bıçak sırtında
her satırında bir dost selamı
her satırında özgürlüğün tadını
ve her satırında
seni anlatmak istedim
Aşk ve Rakı
şimdi, boğazda olmak vardı
kız kulesini karşına alıp
önüde lüfer ve rakı
bir yanın avrupa
Bu ne hal babo! ..
Ortalık süt-limanmış,breh breh breh
Ohhh! ... işler ayna, çal çal oyna
Sadrazam car car bağrıyor
şehr-i İstanbul’un göbağinde
miting yaptırmam, yaptırtmaaam…
Beyin sancıyor
yürek yanıyor yine
yine hasretlerdeyim
öbek öbek tomurcuklarda
bir tohum büyütmek için
bir filiz yeşertmek için
seni düşünüyorum
kavgamın içinde bir gül gibi
ihanet zincirleri sararken dört yanımı
günebakan yanımı sana bırakıyorum
ıssız sokaklarımı aydınlatıyor
güz akşamları
inmeye başladı artık
güneş batıya doğru ilerleyince
gökyüzünü
allı morlu bulutlar sardı
tüm kızıllığıyla bu kenti
mavi ve beyaın ortakışını en iyi yaşayan şair...