bulut kaplamış
sis çökmüş
şu karşıki toprağı
şu karşıki toprak anadolumdur
hepsi bizimdir
açılsın yüreğin ummanlara
rotan hep ufuklarda olsun
melankolik şarkılarda bir buse
alımınla tarihleri kıskandıran destan ol
güzel bir gelecek seni bekliyor
al senin olsun bu gülüşler
iki temmuz bin dokuzyüz doksan üçtü
yandı madımakta otuzüç can
soldu otuz üç gül sıvasta
kızılırmak boylarında
kötü bir tesadüfmü
tarihin tekerrürümü
güneş bir başka parladı
kara gecelerin aydınlık sabahlarına
od oldu yüreğim
bir kor ki
yanar ha yanar
deniz şimdi daha bir maviye çaldı
Soğuk iklimlerin
buz kesmiş ayazıydı
çığ düşmüş umutlarım
can çekişrken
morlaşan tenimde
dördüncü cemren oldun
bana dönek demiş itin birisi
gülüp geçtim bıyık altından
çiğ süt içmedim ben
karnım ağrısın
be hey oportinizme bulaşmış
entel maganda
sevda yollarında düştüm ben ahuzara
mecnuna çevirdin açtın yüreğimde yara
şimdi yangınlardayım ay yüzlüm
kırıldı kolum kanadım düşürdün beni dara
aldım koynuma seni en karanlık gecelerde
hüznümün karasında bir ak güvercin
uçuyor dağlara doğru
sancıyor bak beynim
içim kan ağlar
vuruldum bir sabah vakti
göğsümün tam orta yerinden
seni anlatabilmek seni;
daha betimlenmemiş kelimeler de
daha bestelenmemiş şiirler de
daha okunmamış romanlar da
ve daha söylenmemiş türküler de
dinlemek gibi bir şeydir...
mavi ve beyaın ortakışını en iyi yaşayan şair...