ne güz akşamlarında vurgun yedim
puslu gözlerden
ne bir bahar sabahı açtı yüreğimde bir top güneş
bir garip hazandayım şimdi
anlamadım nasıl sevda bu...
yağmur çiseliyor
vuruyor rüzgarla yüzüme
ince ince
bir batıyor
bir çıkıyor gemi
dalga boyu karanlık sular
Düşsel sokakların kuytu gecelerinde
yitirdim çocuk düşlerimi!
uçurtmalarım asılı kaldı
kurumuş söğüt dalında
sele verdim yüreğimi
muammalı sözcükler girmedi
sen geldin aklıma
nedendir bilmiyorum
şu yemyeşil yeryüzünde
bir çiçek açsa
masmavi gökyüzünde ayışığını görsem
görsem cakmak cakmak yıldızları
ağır mahpushane geceleri
çöker üstüne bir miskin hava
yüreğin darcamlarda sıkışırken
müeebete uzanırsın
boylu boyunca
gün olur alır başını gidersin
sen;
bir insandın
sen;
nazım hikmet büyük türk şairi
tepeden tırnağa insan
tepeden tırnağa iman
İş arıyorum;
ülkemde işsizlik had boylarında iken
ben daha cocuktum
işsizdi babam
gün puluna ömür tüketmekteydi
geçici bir ayrılık benimkisi
hazan vurunca yapraklarıma
kırıldı dallarım omuz başlarından
bir yanımda beyaz önlüklü melekler
bir yanda damarlarıma enjekte olan sızılarım
geceler sisli
geceler ağır
geceler düşünceli
oturdum pencerenin önüne
açtım perdeleri
gök dolsun içeri
uyku tutmuyor artık gözüm
gözbebeklerimde parıldayan ışık
gençliğimden biraz daha alıp götürüyor
karanlık köşelerin derinliklerine
içimde;
mavi ve beyaın ortakışını en iyi yaşayan şair...