O kadar uyuşuk seviyoruz ki
O kadar gönülsüz...
En ufak bahanede yarım bırakıyoruz.
Her şey yarım etrafta.
Herkes kırgın.
Çokça ümitsiz ve bezgin.
Ben sana şiirler yazayım,
sen şiire bulanan ellerimi öp...
Dışarıda inceden yağan kar olayım,
sar sarmala; sana adanmış yüreğimi öp...
Ey gönlüme yoldaş derdime sırdaş
canıma can ömrüme revan bildiğim yar
bu kadar mı güzel olur hasretin
bu kadar mı güzel olur yollarına yol diye serilmelerim
şimdi kalkmış bana "ya beni unutursan" diyorsun
ben uğruna dünyaları yakmışım
Yürek şimdilerde,
Hâl-i hazinde.
Sense içinde,
En derininde.
Ne erişebiliyorum,
hazin bir hikayedir ömür
ne çok iç çeker geçmişe,geçmemişe.
son dakika baskısına yetişmiş
prematüre bir yaşamdır elinden kayan,
izmarit dolu kaldırımlara bırakılır,
okumaktan yoksun ellerde dolaşsın diye.
dün radyoda Emel Sayın çalıyordu
"Elbet bir gün buluşacağız" dedi durdu
dünya bir anda tersine döndü
nefes alamadım
olduğum yere yığıldım kaldım
gözümden iki damla yaş düştü
yüreğindeki
en küçük hücreye bile
yerleşmeye razıyım
sev
sev ki
gözümün nuru;
Sesini duyamadığım her gün için akıttığım bir avuç gözyaşı ve yüzünü göremediğim her saniye için biriktirdiğim kum taneciklerinden oluşan kocaman bir okyanusum var artık...
Hiç bir limana kıyısı olmayan,
Hiç bir haritada yer almayan ve hiç bir pusulayla ulaşılmayan...
Yalnız SANA ve MED-CEZİR'e esir kalan..
"İnsan ismine küser mi hiç" diye ısrarla yineledi.
"Küser" dedim "küser"
İsimsiz şehirlerin içinden geçerken
Tufanları adımlayan yorgun ayaklarım
Ne kıyametler yolcu etti ruhumdan kopan
Hatırlamıyorum... Çok uzun zamandır kulağım tetikte
Sensizliğe yatırdığım gözlerim,
Gündüzleri terk eyleyip yıldızlı hazan geceleriyle dertleşmekte.
Umudun prangaladığı zamanlar, yokluğuna forsa diye acılar çekmekte.
Olmazlara eklediğim aşk bakışların benden uzaklaştıkça,
Bahardan hazana dönen ayazlarla sensizliği getirmekte.
Serbest vezin şiirlerin en güçlü ve en güzel kalemi,şairine saygı ve selamlarımı sunuyorum..